Derinden gelen hüzünlü bir trompet sesi Galata'daki evin içine dolar; hafif bir esintinin peşinde, perdelerin arasında oyuna dalardı. İşte o zaman pencereye doğru birkaç adım atar, dışarıyı seyre dalardım. Gelen geçen, küfür eden, fotoğraf çeken, lokantaya giren, kerhaneden çıkan insanlar, su denli akar giderdi sokaklardan, zamana karışırlardı. Çıplak ayaklarımın altında ahşap çıtırtısı.
|
Galata'da oturduğum evi özlüyorum |
|
Sokağı izleyebildiğim pencereye yürürken rabıtaların çıkardığı sesi de özledim. |
|
Avlu mutfak ve çevresi odalarla çevrili bu evde 2 sene çok çabuk geçti |
İbrahim Maalouf'un "Beirut"unu ne zaman dinlesem Galata geliyor aklıma. Bir nevi çentik atmak gibi bir şey sanırım. Ne bileyim, özlüyor, "biraz daha dursaydım yahu" diyorum zaman zaman. İnsanın istediği yerde yaşaması büyük nimet. Eve girmeden evvel Helvetia'da akşam yemeği yiyip, Güney'de bir bira içmek gibi basit bir program bile bana aitti. Hele Hülya ile istisnasız her cuma gitmeye başladığımız Asmalı Cavit, Galata'da yaşıyor olmanın madalyonuydu. Yenilenip değişen Karaköy'ün sosyal yapısı da gıcır gıcır bir hediyeydi adeta. 16 yıl sonra Bebek'e yeniden taşınmak da kendi içinde güzel diyebilirim; lakin geçen süre zarfında bir kere bile burnumda tütmüşlüğü yoktur. Sabah yürüyüşleri hariç.
|
Ev penceresinden kule harika görünüyordu. |
Bu sabah her zamankinden daha erken uyanıp kahvaltı için hamle yaptığımda, evde Püskül'ün mamasından başka yiyecek olmadığını hatırladım. Dışarı çıkmam gerekecekti. Yürüyüş de yapayım bari diyerek eşofmanlarımı giydim. Her akşam ofisten eve yürüdüğümden midir nedir, Bebek'te sabah yürüyüşlerini uzun süredir savsaklıyordum. Halbuki, bu güncedeki kimi yazının kaynağı işte bu sabah yürüyüşleridir.
|
Evde kalan tek yiyecek Püskül'ün maması olunca iş başa düştü |
|
Bebek hep sabahları güzeldir, ilham verir. |
|
Sabah saatlerinde sakin Hisar sahili |
Yürüyüş bittikten sonra oturdum, sürekli okuduklarımdan farklı güncelere göz atmak istedim. Bazen az sayıda kişinin takip ettiği ya da birkaç yıl önce unutulmuş, sahipsiz kalmış günce yazıları önemli ipuçları barındırabiliyor. Mesela bizi etkileyecek olumsuz şeyler listesi yapmamızı öğütleyen Nazan Hanım'ın
"Datça'ya Yerleşmek İsteyenlere Rehber" yazısını okuyabilirsiniz. Listesinde birinci sırayı "iş" almış. Zaten Datça'da tutunamamalarının başlıca sebebinin de sebebi bu galiba. Aynı konuda kendi imkanlarını ve şansını kendi yaratan Serdar Benli de
"Oralarda ne iş yaparım?" sorusuna sıklıkla maruz kalıyor. Aynı soruyu "aslında zaman kazanmakla ilgili bir derdim var" diye yanıtlasam da, nasıl para kazanacağım meselesini etraflıca düşündüm mü? diye düşündüm şimdi. Üzerinden bir sene geçmiş ve bununla ilgili
eski yazdıklarımdan birine baktım hemen.
Geçen hafta, artık zamanıdır diyerek ayaküstü patronumla konuştum. Bodrum'a gitmek ve orada yaşamak istediğimi söyledim. Günümüz teknolojisi işimi istediğim noktadan yapmama olanak verdiğinden, işlerimi aksatmadan oradan da yürütebileceğimi anlattım. Ayrıca benim hiç düşünmediğim bir başka çözüme de açık olduğumu ekledim. İlk tepkisi umutlarımı artırdı. Bu konuyu bir akşam daha detaylı konuşmaya karar verdik. Listenin iş kısmı bu şekilde hallolursa benim listemin 2 maddesi sayabileceğim takvim belirleme konusuna gönül rahatlığıyla eğilmek mümkün olacak.
Mart ayında
Time Out İstanbul'a verdiğim söyleşide, bir sene içinde Bodrum'a taşınırım demişim. Görünen o ki, vaktim daralmış. Gerçi farklı zamanlarda yaptığım göç tarihi tahminlerimin tutmadığını biliyorum. Bazen ne yaparsak yapalım, hayat getirip kendi koşullarını dayatıyor. Bu konuda içim rahat. İçinden geçtiğim bu zaman diliminde kerelerce yol değiştirdim; kararlar aldım ya da vazgeçtim. Sanırım benim sırrım da bu. Bu noktada harcanacak zaman, takvimde de illa ki kaymalara neden olmuştur. Ha 6 ay önce, ha bir yıl sonra artık fark etmiyor. Yoluma devam ediyorum, üstelik yeni başlangıca daha çok yaklaştığımı hissediyorum.
Umarım gönlünüze göre olur.
YanıtlaSilBenzer düşüncelere sahip olduğumdan ufaktan da kopya çekiyorum sizden :)
çok teşekkür ederim. umarım sizin için de her şey dilediğinizce, gönlünüzce olur...
YanıtlaSileski yazılarınız dedinizde, yazılarınızı en baştan başlayarak okuyorum, kaç yıl olmuş ne güzel, o zaman okuyamasam da şu an okuyabiliyorum ve hep kalsın burada herkes okusun, belki oğlum da okuyacak bir gün, o da başka şeyler hissedecek belki.
YanıtlaSil