Londra'da bir Bodrumlu
Güzel Sanatlar sınavını kazanamadığım 1990 senesinin son aylarında dil öğrenmek üzere Londra'ya gitmiştim. İşin doğrusu gönderilmiştim. Zira 18 yaşında henüz "İngiltere'de dil öğrenmek istiyorum!" diyecek kadar akıllı bir çocuk değildim. Aslında kendimi küçümsememeliyim. Çünkü aynı dönem Güzel Sanatlar sınavına girmiş olmak da tamamen bireysel ve ailemin karşı çıkmasına rağmen alınmış bir karardı. O ilk sınavı kazanamayınca ebeveynlerim birbirine "bir sene boş kalıp ne yapacak?" diye sorunca "bari gitsin dil öğrensin" fikrine tutunmuştu. Körfez savaşı patlak vermek üzereydi ve benim ilk uçak ve yurtdışı seyahatim olacaktı. 27 sene sonra Londra'ya bu sefer iş için gittim. Ne yalan söyleyeyim başta ayak diredim. Birincisi bu dönem evimden o kadar sık uzaklaştım ki içimde ister istemez bir huzursuzluk dolanmaya başladı. İstanbul'un kara bulutları adını verdim bu huzursuzluğa. İkincisi de önemli bir parçası olarak önerildiğim etkinlikten en s