Kayıtlar

Ege kralı…

Resim
  Bozcaada benim için şehirden ayrılıp ilk yaşamayı düşündüğüm yerdir. Buna sebep sadece bir iki kez tatile gelmekle açıklanamaz. Ne zaman ki bir toprak sahibi olduk o ihtimal kendiliğinden belirdi. Hayal kurmaya başladım. Bağ evleri çizdim. Uzun meslek hayatımda ilk kez 2 haftalık izinlerimi Bozcaada için birleştirdim. Tatilimin 2. günüydü. Bir gün önce olduğu gibi bağa uğrayıp avare avare dolaşıp denize girmek üzere Ayazma koyuna indim. Güneşin her yeri kızıla boyadığı saatlerdi. Kuma serdiğim havlunun üzerinde boş boş bakınıyordum. Belki yanımda kâğıt kalem olsa yeni bir bağ evi çizerdim. Başka bir hayal kurardım. Havlu üzerinde oturmakla kalmıştım. Kendimle böyle cebelleştiğim bir anda adımla seslenildiğini duydum. Cokaaa… Şimdi ismini hatırlayamadığım ama bağın alınmasında belki de bizi cesaretlendirmesinde emeği olan bey yeniden seslendi. Coka… Kırmızı steyşın arabasının önüne çıkmış fark edilmeye çalışıyordu. Güneş onu da kırmızıya boyamıştı. Gel diye işaret etti. Havlumu toplay

Baçça

Resim
Üzerlerindeki dalgıç kıyafetlerine rağmen, daha suya girer girmez üşüdüler. Ali o sabah yataktan çıkmayı istememişti belki de. Gün ağarmamıştı ve sıcacık yatağından buz gibi odaya kalkmaya üşenmişti başta. Uyanamazsam diye kurduğu alarmdan önce kalktığından ilk yaptığı onu kapatmak oldu. Ne eşi ne de oğlunun uykusunu bölmek istemedi. Banyo çok daha soğuktu. Nasılsa denize gireceğim diyerek yüzünü yıkamadı. Akşamdan hazırladığı kıyafetlerini orada giydi sadece. Çantasını da akşamdan hazırlayıp kapının önüne bırakmıştı. Verandadaki dolaptan malzemelerini aldı. Orası her daim düzenli olduğundan hiç vakit kaybetmedi. Paleti, şnorkeli, gözlüğünü çantaya atıverdi. Sadece zıpkınını şöyle bir kontrol etti. Lastiğini parmaklarının arasında gezdirdi. Pasını temizlediği şişe göz attı. Tetik bastı. Horoz ötmeye başladığında Nazmi ile buluşmak üzere arabasına binmişti bile. Nazmi anlatmıştı bir keresinde: İnip suya, aşağıda oturmuş. Benim bildiğim zıpkınla avlanan dalgıç, yuvaların olduğu kayalar

2021'de neler oldu biliyor musun İstanbul?

Resim
Şehrin kakafonisini, rabarbalarını, otomobil ve siren seslerini, inşaat gürültüsünü, küfürsüz konuşamayan çocuklarını tek bir şey susturabilirdi. Birkaç gündür İstanbul’a düşen kar ortalığı sadece pürüzsüz bir örtüye büründürmemişti çünkü. Sessizlik en az karın kendisi denli güzeldi. Ortalıkta çıt çıkmıyorken İstanbul’u duymaya, dinlemeye oturdum pencere önüne. Nefes alışverişimi, karnımdaki gurultuyu ve bir süre sonra kafamın içindeki sesleri duymaya başladım. Koca şehirle baş başa oturmuş sessizliği bir oyuna dönüştürdük galiba. Kahve ısmarladım İstanbul’a. Kahve makinesinin kısa süren uğultusu, çınlamasını bitirir bitirmez yeniden daldık kendimize. Ömrümdeki en güzel hareketsizlikti bu an yaşadığım. Benim için İstanbul son yıllarda sadece bu manzara demek. Kar ile biraz daha güzelleşti. Yazmaya karar verdim. Yaşlı diz üstü bilgisayarımı kahve fincanının yanına çektim. Ocak ayı bitmeden 2022’ye yepyeni bir yazı ile başlayayım dedim. Kaldı ki ay bitiyor geçen yıl ki gibi ih

Sevgili 1 yaşım

Resim
Sevgili 1 yaşım... Henüz bu dünyada neler yaşayacaksın, başına neler gelecek haberin yok. Şu an için en büyük başarın birkaç saniye ayakta durabilmek. Bezden kurtulmana daha var. Lakin çok seviliyorsun. Kimse yemeği elinle yemene ve her yeri yağ içinde bırakmana kızmıyor. Burada tombik göründüğüne bakma. Bir zaman sonra tüm aile peşinde tabakla koşacak. Dıgıl dıgıl ne anlattığın anlaşılmasa da bunun yemekle alakası olmadığı bilinecek. Meyabaaa 1 yaşım... Doğduğunda gözünü ışıklardan ayırmadığını anlatacak annen. Hiç kaşın yokmuş o yüzden kalemle çizer gülmekten yerlere yatarmış. Annen hep eğlencen olacak sen büyürken. Baban sen dünyaya geldiğinde tüm doğum odasını güllerle donatmış. Bunu da annen anlatacak sana. Geçecek yer kalmamış. Yer Enes Kliniği. İnan nerede ben de bilmiyorum. Mama sandalyeni, önündeki boncukları, renklerini, yuvarlak oyun parkının muşamba zeminini hiç unutmayacaksın. Yani bil ki görsel hafızan kuvvetli olacak. Daha 2 yaşını doldurmadan sana harika bir kardeş gele

15. Gökova Bisiklet Turu

Resim
Gökova’nın kendisi öyle bir hikâye ki içine her giren kendi ceplerine, ellerine, ağzına, burnuna, kalbine, beynine, gözüne bir şeyler doldurup çıkar. Koyları, o koyları dolduran turkuaz suları, hemen kıyısından yükselen yemyeşil ormanları bilge birer anlatıcı gibidir. Duyana çok şey söyler, görene daha çok şey gösterir. Bu yüzden Gökova’yı hep cömert bulmuşumdur. Ekim sonunda biz 200 kişi de havsalamızı doldurmak üzere Gökova’daydık. 200 kişi bisikletlerimizle 5 günde tüm körfezi döndük. Her zaman yapıldığı Mayıs ayından farklı bir mevsimde ve fakat bu bölgede sarı yaz diye anılan dönemin içinden geçerek tamamladık turu. Daha başlangıç tarihi konulduğu andan itibaren bir yağmur tedirginliği duysak da 5 gün boyunca güneş bizden hiç ayrılmadı. Üstelik Mayıs’ı boyadığından çok daha farklı bir ışıkla eşlik etti bize. Gökova Turu bu yıl bir başka güzel ışıldıyordu. Tur öncesi duyduğumuz yağmur tedirginliğinden bahsedeyim önce. Hani tek başımıza veya daha küçük bir grupla dönüyor olsak