Hayat bana güzel!
Bazen yazacak o kadar çok konu çıkıyor ki hangisine öncelik vereceğime şaşırıyorum. Bundan önceki yazı, hayatımda önemli yer tutan insanları kısa kısa anlatacaklarıma giriş mahiyetindeydi. Çıktığım bu yolda köşe başlarını tutmuş kimi dostuma bu blogda yer vermeyi ne zamandır istiyorum. Hayata dair büyük değişiklikleri, kararları ve hareketleri sadece ekonomik gücün büyüklüğüyle tanımlamak tek başına eksik kalıyor bence. Kalanını aile, dostlar, arkadaşlar, tanıdık ve hatta tanımadıkları tamamlıyor. Lakin bu konu sanırım bir başka yazıya kalacak. Kısa bir hikaye anlatarak asıl konuya girmek istiyorum: Yugoslavya'dan göç ettiklerinde 6 yaşındaymış babam. Bize pek anlatmasalar da Üsküp'ten İstanbul'a geliş zorluk ve acılarla dolu. Her şeylerini bırakıp yola çıkıyorlar. Değil ineğini, çomunu çomarını, eşyalarını almaları için bile izin verilmiyor. Sadece yolda ölür diye hasta kardeşine mezar kazmak için yanlarına gizlice bir keser alıyorlar. Önce at arabalarında ardından tr