Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Konserve Kıyamet

Resim
Az evvel bir tv muhabirinin Şirince'de beklenen olmayınca yaşadığı hayal kırıklığını izledim. Ne otellerde yer yok haberi doğruydu, ne de bölgedeki mahşeri kalabalık. Gelen ziyaretçi sayısına göre asker, basın mensubu ve kamu görevlileri çok daha fazlaydı. Üstelik bahsedilen mavi ışık hiç görülmemiş, uzaylılar da uğramamıştı. Onun yerine para kazanmak üzere Çanakkale'den roman müzisyenler, civar beldelerden hediyelik eşya satan insanlar gelmişti. Muhabir de onlarla konuştu, daha ne yapsın? Çıkan diğer bir habere göre, el konmasa 50 kiloluk bir uyuşturucu paketi yoldaydı. Kıyamet saati veren yayın kuruluşlarını da ilgililere havale edelim. Özetle 21 Aralık bana aslında ne kadar derin bir cehalet ve şuursuzluğun içinde olduğumuzu gösterdi. Şirince'de kıyamet Uçuk bir Prenses'in söylediklerinden yola çıkarak olur olmaz bir sürü kişi pek çok şey söyledi. Marduk'la çarpışacağımızdan tutun da üç gün mutlak karanlığa gömüleceğimizi, depremlerle sarsılacağımızdan,

2012'de neler oldu?

Resim
Zeynep, çalıştığı Güllü Konakları'na ne zamandır bizi davet ediyordu. Bu davete cevap verme şansı, ne mutlu ki geçen yılbaşına denk geldi. Şirince'nin bu çok özel konağı, Hülya ile geçirdiğimiz ilk yılbaşımızda bizi mükemmel ağırladı. 2012'ye şömine başında ve çok romantik bir ortamda girdik. On’dan geriye saymadan, odun çıtırtısı dinleyerek… Güllü Konakları Şirince / Fotograf Güllü Konakları internet sitesinden alınmıştır. Güllü Konakları Şirince / Fotograf Güllü Konakları internet sitesinden alınmıştır. Güllü Konakları Şirince / Fotograf Güllü Konakları internet sitesinden alınmıştır. Şirince tepeleri Yaklaşık bir sene sonra, Şirince, Maya Takvimi’nin sona ermesini, benzer şekilde yorumlayan binlerce insanı ağırlayacak. Gidecekler arasında tanıdıklarım da var. Bölgenin kıyamete karşı efsunu nereden geliyor bilmiyorum ama, çoğu insanın, olası kalabalık yüzünden, Selçuk'tan öteye gidebileceklerini düşünmüyorum. Şirince esnafı için belli ki eğlen

Uyuyan güzel

Resim
Yorulmuştu. Kolay değil, Galata'dan Beşiktaş'a sık sık yürümüyoruz, ama her yürüdüğümüzde akşamları seyredecek filmler alıyor, ardından da Beşiktaş Balıkçısı'na oturuyoruz. Bugün de öyle yaptık. Rakımızı içtik, balığımızı yedik. Eve döndüğümüzde uyukladı, daldı gitti. Şimdi, içerde mışıl mışıl uyuyor. 1 Aralık Cumartesi, Galata 

Perşembe

Resim
Asmalı Cavit'ten yer ayırtmaya gittim. Malum yarın cuma, Hülya ile her hafta yaptığımız gibi rakımızı içeceğiz. Kendim gittim çünkü telefonla rezervasyon yaptırmak neredeyse imkansız. Bir gün önceden aramakta fayda var. Daha önce bir kaç kez telefonda, "yerimiz yok" denmesine rağmen, şansımızı denemek üzere kapısına dikildiğimiz oldu. Sağ olsunlar her seferinde geri çevirmeyip mutlaka ağırlayacak bir yer buldular. Üstelik yer ayırtmaya bizzat gidince şeytana uymak da var. Bir duble rakı, pekala perşembe akşamlarına da yakışır. Lakin bu akşam, şeytan aldı götürdü satamadan getirdi. Yarın için ise yerimiz hazır. Asmalı Cavit - Fotograf: Kalyan Neelamraju / Flickr Asmalı Cavit'in özellikle mezeleri harikadır. Deniz börülcesi ve köz patlıcanını çok severim. Ahtapot salatası, ızgara kalamar ve hamsi tavası parmak yedirtir. Ortaya mevsim yeşilliklerinden salata söylenirse, masa kurulmuş olur. Tabi ki diğer mezelere de göz atmanızı öneririm. Fesleğenli mezgit, lakerda

Eğer

1 Babam 25 senedir çalıştığı salonu yan apartmandaki daire ile birleştirebilseydi, Bebek'te bankaların kiralamak için kuyrukta olacağı bir mekan elde etmiş olacaktı. Buradan gelecek kiranın, hayatı daha kolaylaştıracağından emindi. Hele bir müddet sonra Bodrum'a, annemin yanına gidecekse hayatları için önemli bir sabit gelir olurdu. Lakin yönetmelik, mevzuat, kanun veya her ne ise işte, onun yüzünden, çok çabaladığı halde salona dahil edemediği daireyi kiraya verdi. 2 Eğer Selimiye için yapılmış teklif havada kalmasaydı, o toprak satılacak, bu kış Bodrum'da bir ev alacaktım. Böylece okur sağ, yazar selamet bitecekti göçme sevdası. Toprak satılmayınca taşınmak bahara kaldı. Ev almak illa şart değil elbette, kiralanır ne olacak. Önce bir sene yaşayıp görelim. Lakin o bir sene, geçinecek kadar para da kenara atılsa fena olmazdı hani. Gelir sabit, gider belli. Tasarrufa bir yerden başlamalı. 3 Düşündüğü kadar öğrencisi olsaydı, atölyeyi çekip çevirmek daha kolay olacakt

Çatlak

İki sene evvel Galata'ya taşınırken; istediğim, kendi seçtiğim bir yerde yaşayacak olmaktan çok mutluydum. Burada geçirdiğim süre zarfında bir kere bile pişmanlık duymadığım gibi kısa sürede de mutlu ve huzurlu bir yuvaya dönüştü. Bir tek geçen yaz meydandaki gürültüden çokça şikayet etmişimdir ama o da edilmeyecek gibi değildi. Bu konuda sosyal medya üzerinden, bir mahalle sakini olarak epey tartışmaya girdim. Zaten burası mahalle olmasa yaşamayı tercih etmezdim. Merkezi konumu, iki adım yakınında metro olması ya da beş adımda Tünel'e çıkabilmek hayatımı kolaylaştırdı. Taşınmamla birlikte, aynı dönem, yeniden nefes almaya başlayan Karaköy, başlı başına bir zenginlik oldu. Hatta bu sene Ops Cafe Karaköy'de, nisan ayında küçük bir sergi bile açtım. Oturduğum süre boyunca pek çok konsere gittim, sergi takip ettim. Daha önce hiç olmadığım kadar sanatın içindeydim. Galata'da oturmanın ekonomik bir bedeli var. Eninde sonunda İstanbul dışında yaşayacaksam elimdeki kaynakl

Küpe

Resim
Bodrum'da ilgili hikayelerin gelip beni bulması çok hoşuma gidiyor. Arkadaşlarım, tanıdıklarım ve sosyal medya üzerinden takip edenlerin bana verdikleri en güzel hediye bu. Bir de yazdıklarım ve çizdiklerimden yola çıkarak Bodrum'a yerleştiğimizi düşünenler var o ayrı. Henüz o aşamada değiliz. Lakin bayram tatili vesilesiyle bodrum sokaklarını dolaşıp yaşayacağımız yeri belirlemek üzere sağa sola bakındığımızı söyleyebilirim. Geçenlerde gelip beni bulan hikaye, "Bodrum'a yerleşir en kötü bir cafe açarız, eş dost gelir, geçiniriz" yanılgısına iyi bir örnek olur. Bu konuda Serdar Benli 'nin yazdıklarını da okumanızı tavsiye ederim. Hem eğlenceli hem de yol gösterici metinler. İstanbul'un iyi restoranlarından Leb-i Derya'da idik cuma akşamı. Meyhane seven biri olarak, kardeşimin eşinin yaş günü olmasa pek gittiğim bir yer değildir. İkinci ya da üçüncü gidişim. Lakin yemekli bir organizasyon olarak ilk diyeyim. Dürüst olmak gerekirse bana hitap etmedi

Dört ayaklı bilge

Resim
"Ne zaman nerede öleceğinizi seçemezsiniz. Ancak şimdi nerede ve nasıl yaşayacağınıza karar verebilirsiniz.” Joan Baez Kedisi olanlar bilir; kendilerini huzurlu ve güvenli hissettikleri yerde uyurlar. Yazın kapı eşiğini yatak belleyip, kışın kalorifere yakın olmayı tercih ederler. Ayak ucunuzda mırıldayarak uyuduğu gecelerden sonra bir bakmışsınız sonraki dönemi gardıropta geçiriyor. Özetle kediler her zaman olmak istedikleri yere kurulur, yaşar ve uyurlar. Bence Joan Baez’in bir kedisi vardı. Belki de halen var. Yaşamı boyunca da hep olmuştur mutlaka. Baez’in bu sözünü “Son Durak Galata" yazımın başında da kullanmıştım. Püskül Püskül’ü arabamın altında bulduğumda henüz bir kaç aylıktı. Çirkin kedilerce hırpalanmış, yalnız ve korkmuştu. Top gibi yuvarlaktı ve adını da fırça gibi tüylerinden aldı. Ne var ki parazit tedavisinden sonra geriye sadece adı kaldı. Gümüşsuyu’nda, bir apartman dairesinde büyüdü. Süt anneliğini Çıtırık yaptı. Çıtırık ise küçük bir terrierdi

Olan biten

Resim
Sanılmasın ki atılan her adım doğru, karşılaşılan her problem kendinden emin tavırlarla çalımlanıyor. Bazen gerçekten büyük bazen de küçücük bir problem bütün kurguyu değiştiriveriyor. Ne yapacağını bilemediğin anlar dikiliveriyor önüne. Dalgalı bir denizde ilerlemek gibi hayal edilen yolda yürümek. Kaç kere değişti fikirler kaç kere yeniden çatıldı ben bile bilmiyorum. Otuzlu yaşların başında kaçıp kafa dinlenecek bir liman kuracakken, kırklara 3 kala göçüp gitmek oluverdi ana fikir. Hedefimin önünde bir engel mi var, hedefi değiştirdim ben de. Nehrin beni götürdüğü yere gittim hala da gidiyorum. İstanbul'la bir derdim yok kartpostallardaki gibi hatırlandığı sürece. Apartmanın kapısından otoparka yürüdüğüm 100 metre boyunca, peşimden gelen arabalara yol vermek koyuyor sadece. Kaldırımlarında bile yürüyemediğim anasını sattığım şehir. Üstelik grisiyle, kasvetiyle de bir problemim yok ama insanların içi kararmış bir kere. O iç kararması, bir ofise kapanıp, hergün aynı şeyi yapmakt

Bebek

Resim
Doğma büyüme oralı olduğumdan olsa gerek “nerelisin?” diye sorduklarında, İstanbul yerine Bebek’liyim demeyi tercih etmişimdir hep. İstanbul ile en güçlü bağım, çocukluğum ve anılarım. Son zamanlarda yapamıyorum ama canım bir şeye sıkılsa, kaçtığım ilk yer hep Bebek olmuştur. Çünkü sahilde yürümek, neredeyse adım başı tanıdık görmek veya parkta oturmak iyi gelir... (iyi gelirdi diyelim.) Lakin bugün oralara arabayla gitmek ve park yeri bulmak için şerbetli olmak gerek. Üstelik park da benim çocukluğumda daha farklıydı. Şimdiki gibi güdük, renkli ve plastik kaydıraklar yoktu. Lucca'nın yerinde Türk Ticaret Bankası hizmet veriyordu. Bebek Koyu Bir semte yeme içme kültürü yerleşiyorsa, o semt tarihinin en köklü değişimine başlamış demektir. Cihangir, Nişantaşı gibi Bebek de kafeleri, restoranları ve büfeleriyle hızla değişti. Galata da benzer bir dönüşümden geçiyor. Bütün torna, aydınlatma vs atölyeleri minik cafe ve restoranlara dönüşüyor. Bebek Kahve bugünkü gibi

Şerefe

Resim
Her zaman ki gibi Tolga önce gelmiş. Bahar da onun karşısında, yaz güneşinin bahşettiği bütün kontrastlara bürünmüş rakısını içiyor. Bülent ve Çağdaş daha sonra ilişmişler masaya. Mezeler ortaya düşmüş, muhabbet rayına oturmuş. İstanbul trafiği malum, biz de bir saat sonra teşrif edebiliyoruz Çukur Meyhane'ye. Hemen ardımızdan Burak ve Elif de geliyorlar. Elif bira sipariş ediyor. Kayhan, Pınar, Didem ve diğerlerinin mazeretleri var. Olsun onlara da kadehler kalkıyor. Masada muhabbet güzel oluyor. Adına "Buluşkan" dediğimiz buluşmalarımızın duyuruları. Aklımıza estikçe buluşuyoruz, haliyle periyodik bir takvimimiz yok. Bir sonraki toplandığımızda ise okula girişimizin 20 yıl dönümü kutlanacak. İlk buluşmamıza yine Çukur Meyhane ev sahipliği yapmıştı. Bugün 11. toplantı için de Çukur'dan yer ayırtıldı. Yaklaşık iki senedir Beyoğlu'nun sokaklarında masa olmadığından, meyhaneye adını veren Çukur bölümde oturduk. Kuvvetle muhtemel, burası, üzerimize yükselen bi

SSS

Resim
Eylül’ün sonu güzel geçiyor. Üstelik bugün pek sakin ve huzurlu. Oraya buraya bölük pörçük yazdığım notları toparladım az evvel. Çevremden gelen sorular için açtığım dosyaya bakarken, hadi dedim bu sorulardan yola çıkarak bir yazı hazırlayayım. İstanbul’dan ayrılma planlarımla ilgili gelen sorular içinde iki tanesi fazlasıyla öne çıkıyor ve ikisi de ekonomiyle alakalılar. Birincisi oralarda nasıl geçineceğim, ikincisi ise maaşla çalışıyor olup da nasıl yatırım yapabildim? İlk soruya verecek cevabım basit. Bunca yıl ne iş yaptıysam aynını yapmaya devam edeceğim. Mekan işletmekten anlamam, hesap kitap tutmuşluğum yoktur. Turizmle ilgili hiç bir sektörde çalışmadım. Fatura nasıl kesilir, irsaliye nedir, stopaj, kabotaj nedir bilmem. Tek bildiğim tasarım yapmak. İstanbul’dan 2 müşterimle, güneyde geçinirim demesi kolay ama yapması zor olsa da, kalkışacağım şey illa ki bu olacak. Çalışırken ihtiyacım olan tek şey bilgisayarım, internet ve güzel bir müzik. Ortakent'teki Muğl

Amcasından bir öğüt

Resim
1990’da bir kaç aylığına dil öğrenmek üzere İngiltere’ye giderken, babam cebime harçlık koydu. Paranı dikkatli harca diye tembihledi. 3.5 saat uçtum. Bir aile yanına yerleştim. Pound’u, liraya çevirerek hesap yaptığımdan ilk hafta aç kaldım. Ardından trafik dahil her şeye alıştım. Sigara içmeye başladım. Üstüne birinci körfez savaşı patlak verdi. Aynı süreçte de dil kursum bitti, döndüm gerisin geri. Cebimdeki paranın kalanını babama teslim ettim. Sevindi. Verdiği para 5 ise 3’ünü geri getirmiştim. Gülümseyerek “Amcana çekmişsin” dedi. Pek nadir bir araya geliriz, belki Bodrum'da bu durum değişir. Amcam, babamla birlikte uzun yıllar kuaförlük yaptı. Ardından kendi salonunu açtı. Hızla yenilenen ve büyüyen rakiplerine karşı fazla direnemedi. Kuaförlüğü bıraktı. Salonu kapattıktan sonra bir tanker aldı. Apartmanlara mazot dağıtmaya başladı. Dallas’lı yıllar henüz bitmişti. Haliyle “Hilmi Ewing” esprileri döndü durdu. Amcam bundan pek hoşlandı. Aksilik bu ya doğalgazla da rekab