Kayıtlar

İstanbul'da 38. Gün

Resim
İki gün önce uzaktan takip ettiğim 19. Gökova Bisiklet Turu başladı. Sanki turdaymışım gibi erken kalktım 6 Ekim sabahı. Kendimi aralarında hayal ederek yatakta biraz daha oyaladım. Çadır fermuarlarının önce bir ikisinin, ardından neredeyse hepsinin sesinin duyulmasıyla başlar Gökova Bisiklet Turu. Muğla Kışla Parkı’nın, üzerine çiğ yağmış misafir çadırları arasında dolaşan ayaz önce böbrekleri uyandırır. Kalabalıklaşmadan tuvalete varmak için koşturan bisikletçilerin tenlerini ürpertir. Kiminin ilk işi kahve hazırlamaktır; o saatte sıcak su bulabilenlere hayret ederim. Benim gibiler ise ilk iş içerideki dağınıklığı ve çadırı toplarlar. Tüm eşyalarını, organizasyonun verdiği çuvala doldurup, lojistik aracına ilk olarak vermeye çabalamak da bir nevi yarıştır. Geçen sene Muğla Kışla Parkı Konakaltı Kültür Merkezi Konakaltı Kültür Merkezi’ndeki kahvaltı ve kısa merasimin ardından, 5 gün sürecek turun ilk pedalı basılır, tekerler döner. Bu yıl turu uzaktan izliyorum derken ciddiyim. Sakar ...

Çakırkeyif Notlar

Resim
Az biraz çakırkeyif oturdum bilgisayar başına. Saat tam olarak 18:59. Ve harika bir Cumartesi. Çakırkeyif yazmayalı çok uzun zaman olmuştu. O nedenle biraz geri saracağım. Şortlu Bir Bodrumlu: Rutinin Bozulması Haftanın son günü, yani dün, üstümde tişört, kıçımda şort hastaneye yollandım. Bodrum’dan yanıma aldığım tek pantolon henüz kurumamıştı. Hatta Perşembe günü de sırf yeni yıkandı diye anneme gidememiştim. Hava soğuk ve rüzgârlıydı. Annemi ziyaret etmeyi ıskalamak, rutini bozmak canımı sıksa da üşütüp hasta olmak da istemiyordum. Zira zaten enfeksiyonla savaşan annemle beraber dokuz hastanın yaşamını riske atmış olurdum. Cuma günü pantolon hâlâ nemli olunca şortumu giyiverdim. Herkesin artık ince montlarını sırtlarına geçirdiği bu günlerde, aralarında tam da bir Bodrumlu gibi kalmıştım şortumla. Her ne kadar kendimi eğlendirecek, oyalayacak bir şeyler arasam, buraya neşeli satırlar eklemeye çalışsam da hastaneden darmadağınık ayrıldım. İnsan psikolojisi çok acayip. Bir iyi, bir kö...

Sabrın Kokusu

Resim
Çocukluk ve gençliğimin önemli figürlerinden biri Burhan Demircan’dır. Belki de “Burhan Pazarlama” dersem hatırlayanlar olması daha muhtemeldir. Hani şu Kadıköy vapurlarında kalem, tarak, jilet pazarlayan düzgün Türkçeli, yıllar içinde fenomen olmuş beyefendi. Kendisinin 59 yıl boyunca icra ettiği pazarlama işine kaç kere denk gelmişimdir bilmiyorum. Fakat bir kere bile karşılaşılsa ömür boyu unutulmayacak bir kişi olduğunu pekâlâ söyleyebilirim. Neşeli Günler filminin Ziya karakterinin (Şener Şen) ünlü jilet pazarlama sahnesi, bir ihtimal Burhan Demircan’dan ilhamla çekilmiştir: “Dünyanın bütün meşhurları bununla traş oluyor. İngiltere Kralı, rahmetli başkan Kennedy, taçsız kral Pele, Beckenbauer, kaleci Mayer, Nadia Comăneci, Brigitte Bardot, Fenerbahçeli Cemil… Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar!” Elbette film karakteri Ziya, kısa yoldan ve türlü girişimlerle var olmaya çalışan kurgu bir profildir. Burhan Demircan ise pazarlamaya ömrünü vermişti. Pazarlamakla kalmamış, sattığ...

Anlat İstanbul: 28. Gün

Resim
Annemin yoğun bakımdaki 25., benim İstanbul’daki 28. günüm. Tam iki hafta önce not tutmayı bıraktım. Halinin nasıl kötüye gittiğini izlemek beni fazlasıyla üzüyordu. Oysa yazmak yükümü azaltacak sanmıştım. Yazmak, not almak veya çizim yapmak her zaman işime yaramıştır. Duygularımı dışa vurmanın, içimde yaşadıklarımı görünür hâle getirmenin en temel yoludur. Bu sayede motive olurum. Bodrum’a taşınmamın ve hatta sekiz gün pedal basarak oraya gitmenin yolunu yazıp çizerek bulmuşumdur. Daha nice önemli kararımı kâğıt üstünde vermişimdir. Babamın hastalığı zamanında da yazmak duygularımı dışa vurmanın bir aracıydı. Bu sayede ruhen iyileşmiş ve aile hikâyemize bambaşka bir açıdan bakacağım Üsküp-Atina arasındaki, babamın göç yolunu içeren rotayı bisikletimle yapabilmiştim. Buradan bisikleti de kendimi ifade etmeye yarayan bir araç gibi düşünebilirim. Fakat bu sefer yazmak işe yaramadı diye düşündüm. Yapacak bir şey yok, yazmaya devam. Yoğun Bakım Rutininin Anatomisi Günlük rutinim 12:40 gibi...

Annemin Yolculuğu

Resim
Bilenler bilir, annem 7 yıldır Alzheimer hastası. Kasım 2019'dan beri de özel ve iyi bir bakımevinde yaşıyor. Annemle ilgili her gün bilgilendirme yapar, sağlık takibi hakkında düzenli bilgi verirler. Kardeşim de sıklıkla ziyaret ve kontrol ettiğinden içim rahattır. Yanından görüntülü aramalar yapar, aramızdaki mesafeleri ortadan kaldırır. Elini tutmak, saçını okşamak hasretiyle ben de her İstanbul'a gittiğimde ilk annemi görürüm. Eskisi kadar sık İstanbul'a geçmediğimden, kardeşimin oradaki varlığı hem annem hem de benim için değerlidir. Önemli bir şey olursa hızla yanlarında olacağımı bilirim. 29 Ağustos sabah telefonuma şöyle bir mesaj düştü: "Annenizde şu bulgular görüldü. Bu durumlar oluştu. Şu şekilde müdahale edildi." Bunun üstüne bir takım tahliller için onaylar istendi. 31 Ağustos günü de "An itibarıyla hastaneye sevk ediliyor!" haberi geldi. Hemen ardından kardeşim de panikle aradı: "Abi annem kötü!" Annem hep güleç ve neşeli bir kad...