Ege kralı…

 Bozcaada benim için şehirden ayrılıp ilk yaşamayı düşündüğüm yerdir. Buna sebep sadece bir iki kez tatile gelmekle açıklanamaz. Ne zaman ki bir toprak sahibi olduk o ihtimal kendiliğinden belirdi. Hayal kurmaya başladım. Bağ evleri çizdim. Uzun meslek hayatımda ilk kez 2 haftalık izinlerimi Bozcaada için birleştirdim. Tatilimin 2. günüydü. Bir gün önce olduğu gibi bağa uğrayıp avare avare dolaşıp denize girmek üzere Ayazma koyuna indim. Güneşin her yeri kızıla boyadığı saatlerdi. Kuma serdiğim havlunun üzerinde boş boş bakınıyordum. Belki yanımda kâğıt kalem olsa yeni bir bağ evi çizerdim. Başka bir hayal kurardım. Havlu üzerinde oturmakla kalmıştım.

Kendimle böyle cebelleştiğim bir anda adımla seslenildiğini duydum. Cokaaa…


Şimdi ismini hatırlayamadığım ama bağın alınmasında belki de bizi cesaretlendirmesinde emeği olan bey yeniden seslendi. Coka…


Kırmızı steyşın arabasının önüne çıkmış fark edilmeye çalışıyordu. Güneş onu da kırmızıya boyamıştı.


Gel diye işaret etti. Havlumu toplayıp yanına vardım. Senin bağa gidiyoruz dedi. Orada aylak aylak yürümekten başka ne yapacaktık ki? “Gel sen hele” dedi. Yan koltukta oturan eşiyle selamlaştım. Göğüsünün üzerine düşen gümüş, yunus kuyruğu kolye kocasınınkinin aynısıydı. Tek farkı kırışmış derisi üzerinde bu kuyruk sahiden de denizdeymiş gibi duruyordu. Gün batımının tüm oklarını ışık gibi yansıtan gerçek bir yunustu.


Arka koltuğa kurulurken arkadaş gruplarında da herkesin aynı kolyeyi taktığının farkına vardım. Hatırladım. Adaya vardığım ilk gün beraber yemek yemiştik merkezde. Atıştırmalıklar ve adanın olmazsa olmazı şarap. Gümüş yunus kuyruğu kolye onların da boynunda asılıydı. Fakat bunu konu etmedim. Yol boyunca başka şeyler konuşuldu.


Bağa vardığımızda o bey beni arsanın sınırında bitmiş tek zeytin ağacının altına oturttu. Asmalardan avuç içi kadar büyüklüğünde 2-3 yaprak koparıp önüme koydu. Beklememi istedi ve arabanın arka bagajına eğilmiş eşinin yanına gitti. Güneş öyle güzel batıyordu ki birer silüete dönmüş çifti ve arabayı kıpkırmızı yekpare gölgeye çevirdi. Avuçlarına doldurduğu yemişleri dönüp önümdeki yapraklara bırakınca gördüm.


Eşi de bir şişe şarap ve kadehlerle yanımıza geldi. Kadehler doldu. Tokuşturuldu ve bey şunu söyledi güleç bir tonla. “Burası artık senin, farkına var ve toprağını kutla.” Yudumlarımızı aldık. “Sen artık Ege kralısın!” diye devam etti. Peşinden de güzel tok bir kahkaha attı. Zeytin ağacının altında yere oturmuş bir kraldım. Tahtım toprağımdı. Ah bir kağıt kalemim olsaydı.




20 yıl olmuş. Arada elbette buraya yeniden gelip ziyaret etmişliğim var. Ama sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Köprünün altından akan sulara karışmış hayallerim, kağıtlara karalanmış çeşit çeşit bağ evleri akıntıyla birlikte usul usul silinip yok oldular. Ege kralı olarak Bozcaada’ya artık son gelişim. Bundan sonra tatilci, misafir ya da sırf tur atmak üzere gelen bir bisikletçi olarak anılacağım. Bugün bağı satıyorum… Bana da alana da hayırlı olsun.

Yorumlar

  1. Aslında kader, bu başlangıçtan sizi farklı bir sona götürebilirdi. O ağacın altına oturduktan sonra gelişenler demek ki daha kıymetliymiş ki o yolu seçmişsiniz. Her şey dışardan bakanın hayal ettiği gibi de olmuyor elbette. Hayırlı olsun .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba! Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Adına kader dediğimiz şeyin yola çıktığımız andan itibaren karşılaşacağımız olasılıkların her biri olduğunu düşünüyorum. Ateşin üstüne konan suyun kaderi kaynaması gibi. Çok fazla kalırsa suyun buharlaşması gibi. Eğer bu yola çıkmasaydım ki bu da bir tercihti, aşağı yukarı yine tüm sonuçlarını kestirebilirdim. Ateşin üstüne konmayan suyun kaderi kaynamak olamaz bu durumda. :) Her ne ise bu tabi derin ve başka bir konu.

      Bozacaada benim kişisel işaretim olan balinanın ta kendisidir. 20 yıl olmuş. Ben üzerine bindiğim andan itibaren çok yeri gezdik. Çok hayal kurdurdu bana. Çok dertleştik. Sonra ben getirdi Bodrum'da indirdi. Burada da 10. yılımıza giriyoruz. Şimdi de belki bize Selimiye'de kendi evimizi yapma şansı tanıdı. Yani galiba hala beni sırtında taşıyıp başka yerlere götürmeye devam ediyor :)

      Hayatımı daha iyi bir hale getiren Bozcaada'ya minnettarım. Umarım başkalarının da hayatlarını iyileştirmesine yardımcı olur.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Bodrum’da 1 yılın ardından