Bir Fotoğrafın Hikayesi
Her fotoğrafın ayrı hikayesi var. Israrla karşıma çıktığında o hikayeyi anlatmamı istediğini düşünürüm. Bu harika fotoğraf için de bir iki kelam edeyim o halde.
Basitçe o anı dondurmak istemiştim. Telefonumu yerdeki kaskıma dayayıp Tayfun Abi’nin yanına oturdum. Ne gökyüzünün bu kadar güzel olduğuna dikkat etmiştim, ne renklerin bu denli doygun olacağına. Sonradan elbette biraz müdahale ettim. Çünkü tur için kayıt altına aldığım videoların renk alemine uysun istemiştim. Telefonum sesli komuta açık olduğundan “çek” dedim. Çıkırt…
Tayfun abi ile biraz nefes almak için durduğumuz bir yerdi, yan yana oturduk. Saat 11:07 imiş. Mayıs’ın 3’ü. Kuşadası-Seferihisar yolunun üzerinde yüklü bisikletlerimiz, ağır ağır tırmandığımız yokuşun inişinde kendi halinde duran yalnız durağa yaslandılar, fotoğrafa bakınca sanki hak ettikleri bir molayı alıyor gibiydiler.
Tayfun abi, elindeki salatalığı yavaşça yerken, bir yandan da yolun bir sonraki kısmına dair bir kaç cümle kurdu. Bana da salatalık ikram etti. Karşılıklı iki cümle daha kurduk ve sustuk. Bir gürültüyle önümüzden geçen kamyonetten sonra suskunluğumuzu dinledik. Duyulan tek şey ağzımızda çevirdiğimiz salatalıkların kırılma sesiydi. Bu anın tadını çıkarmanın, uzun bir sürüşün ortasında basit bir molanın keyfine varmanın farkındaydık.
Arkamıza aldığımız durak, muhtemelen kilometrelerce yolda ilk fark ettiğimizdi. Yıllardır beklediği otobüs hala gelmemişe benziyordu. Güneşten bir süreliğine korur diye düşünmüştük ama kendine de pek hayrı yoktu. Onunla beraber beklemeye koyulduk. Her yer iyiden iyiye sessizleşti. Salatalıklarımızı bitirdikten sonra fazladan 3-4 dakika daha oturduk.
Kaskıma dayalı telefonu aldım ve ilk kez fotoğrafın nasıl çıktığına baktım. Sessizce Tayfun Abi’ye gösterdim. Kocaman gülümsedi. Toparlandık ve durağı tamamen unutmuş vaziyette pedalımıza yüklendik.
İstanbul-Bodrum Bisiklet Turu / 3 Mayıs 2023 |
Basitçe o anı dondurmak istemiştim. Telefonumu yerdeki kaskıma dayayıp Tayfun Abi’nin yanına oturdum. Ne gökyüzünün bu kadar güzel olduğuna dikkat etmiştim, ne renklerin bu denli doygun olacağına. Sonradan elbette biraz müdahale ettim. Çünkü tur için kayıt altına aldığım videoların renk alemine uysun istemiştim. Telefonum sesli komuta açık olduğundan “çek” dedim. Çıkırt…
Tayfun abi ile biraz nefes almak için durduğumuz bir yerdi, yan yana oturduk. Saat 11:07 imiş. Mayıs’ın 3’ü. Kuşadası-Seferihisar yolunun üzerinde yüklü bisikletlerimiz, ağır ağır tırmandığımız yokuşun inişinde kendi halinde duran yalnız durağa yaslandılar, fotoğrafa bakınca sanki hak ettikleri bir molayı alıyor gibiydiler.
Tayfun abi, elindeki salatalığı yavaşça yerken, bir yandan da yolun bir sonraki kısmına dair bir kaç cümle kurdu. Bana da salatalık ikram etti. Karşılıklı iki cümle daha kurduk ve sustuk. Bir gürültüyle önümüzden geçen kamyonetten sonra suskunluğumuzu dinledik. Duyulan tek şey ağzımızda çevirdiğimiz salatalıkların kırılma sesiydi. Bu anın tadını çıkarmanın, uzun bir sürüşün ortasında basit bir molanın keyfine varmanın farkındaydık.
Arkamıza aldığımız durak, muhtemelen kilometrelerce yolda ilk fark ettiğimizdi. Yıllardır beklediği otobüs hala gelmemişe benziyordu. Güneşten bir süreliğine korur diye düşünmüştük ama kendine de pek hayrı yoktu. Onunla beraber beklemeye koyulduk. Her yer iyiden iyiye sessizleşti. Salatalıklarımızı bitirdikten sonra fazladan 3-4 dakika daha oturduk.
Kaskıma dayalı telefonu aldım ve ilk kez fotoğrafın nasıl çıktığına baktım. Sessizce Tayfun Abi’ye gösterdim. Kocaman gülümsedi. Toparlandık ve durağı tamamen unutmuş vaziyette pedalımıza yüklendik.
Yorumlar
Yorum Gönder