Sevgili 1 yaşım

Sevgili 1 yaşım...

Henüz bu dünyada neler yaşayacaksın, başına neler gelecek haberin yok. Şu an için en büyük başarın birkaç saniye ayakta durabilmek. Bezden kurtulmana daha var. Lakin çok seviliyorsun. Kimse yemeği elinle yemene ve her yeri yağ içinde bırakmana kızmıyor. Burada tombik göründüğüne bakma. Bir zaman sonra tüm aile peşinde tabakla koşacak. Dıgıl dıgıl ne anlattığın anlaşılmasa da bunun yemekle alakası olmadığı bilinecek.

Meyabaaa 1 yaşım...

Doğduğunda gözünü ışıklardan ayırmadığını anlatacak annen. Hiç kaşın yokmuş o yüzden kalemle çizer gülmekten yerlere yatarmış. Annen hep eğlencen olacak sen büyürken. Baban sen dünyaya geldiğinde tüm doğum odasını güllerle donatmış. Bunu da annen anlatacak sana. Geçecek yer kalmamış. Yer Enes Kliniği. İnan nerede ben de bilmiyorum. Mama sandalyeni, önündeki boncukları, renklerini, yuvarlak oyun parkının muşamba zeminini hiç unutmayacaksın. Yani bil ki görsel hafızan kuvvetli olacak.

Daha 2 yaşını doldurmadan sana harika bir kardeş gelecek. Her ne kadar hep iyi anlaşacak olsanız da yüzünde konduracağın tırmık izlerini ömrünce taşıyacak. Bebek kıskançlığına veriyorum. Senden ömrü boyunca hep bir şeyler isteyecek, her zaman yardımına ihtiyacı olacak. İyi bir abi olacağını düşünüyorum.

Çocukluğun mükemmel geçecek. Doğduğun mahallede büyüyeceksin. O mahallede de çok güzel arkadaşların hem de bir ömür hayatında olacaklar. Sokaklarda kirlenecek, ağaçlara tırmanacak, etrafında ne olup bittiğini umursamadan yaşayacaksın çocukluğunu. Çamurdan köfte, kumdan dondurma, tepsiden kızak, tahtadan kılıç yaparak oynayacaksın. Rengarenk misketlerini, TipiTip kağıtlarını bazen bir bardak suyu bazen de annenin sepetle aşağı indirdiği peynir ekmeği paylaşacaksın.

Âşık olduğunda kulakların kızaracak. ‘O’ pencerenin önünden geçtiğinde adeta alev alacaklar. Bana kızma! Bunu sana söyleyen ben değil kıpkırmızı kulakların olacak. Üstelik hep de rüyalılara tutulacaksın. İlkokuldan Asuman, mahalleden Hülya, iş hayatından Sema, en son, yıllar sonra ortaokuldan başka bir Hülya… İlerde güzel bir sevgili ve iyi bir koca olacağına inanıyorum.

Kırtasiyelere bayılacaksın. O renkli dükkanlar, jelatinli ambalajlar, kalem kutuları, arı maya silgileri vs bir sürü şey senin hayal dünyanı daha da genişletecek. İşin de bu tip şeylerle alakalı olacak. 19 yıl sonra Güzel Sanatlar sınavlarına gireceksin. Sevdiğin, seçtiğin bölümden mezun olacak ve bundan paranı kazacanacaksın.

Hemen heyecanlanma. Aman aman bir tasarımcı da olmayacaksın hani. Seni sadece çalışkanlığın bir yere getirecek. Çalışkan olmaya devam et. Çalışmaktan yorulduğun anda ise bırak. Eğer yapabilirsen çalıştığın o topu topu 4-5 şirketten fazlasında mesai harcamanı, bir yerde 3 yıldan fazla kalmamanı öneririm. Bu arada çok fırsat çıkacak, yüzünü illa ki yurt dışına dön derim. Onları sonraya bırakma. Gerçi hiçbir şeyi sonraya bırakma…

Diğer taraftan da iş hayatının stresi ve ağırlığı altında da çok kalma. Her şeyi sen çözmeye de kalkma. Bu insanı hasta eder. Daha hasta olmadan önce kendi hayatını kurgula.

Sekiz saatten az uyuma. Şimdi sıkıldığın o öğle uykuları var ya ne kadar önemli bir bilsen. Sekiz saat mesaiyi sekiz saat uyku dengeler. Kalan 8 saat de senin olsun, dilediğini yap. İster ailenle ister arkadaşlarınla geçir ama kendini hiç ihmal etme. Büyürken ve çalışırken en çok atlanan şey bunlardır. Fakat bu söylediklerimi bezli kıçından anlama lütfen. Uykuna dikkat et dediysem gece 3’te yatıp tüm gününü ziyan etme. Bir ara bu sabahlamalara çok takacaksın aman diyeyim. Güneşin eksik kalır yoksa. Güneşsiz kalanın yolu şaşar.

Benden duymuş olma ama biraz burnunun dikine giden biri olacaksın. Büyük ihtimalle ailenin en inatçı keçisi de sen bilineceksin. Öyle olmaya devam et zira bir sürü insan istemediği bir sürü şeyi yaşamak, kabullenmek hatta yapmak zorunda kalıyor. Bu bir nevi mutsuzluğun formülüdür. İlla senin de başına gelecek. İnadına tutun… Klişe olacak ama hayır demeyi erkenden öğren.

Hop nasihat vermeye başlamışım. Ki nasihatleri hiç sevmeyeceksin zaten. Fakat 35 yıl sonra insanın aklı başına geliyor. Ondan önce hep şapşallık… Neyse ki 1 yaşındasın, şapşallık sana şu an çok yakışıyor. Tüm bunları 20 yaşına söylese idim “işime karışma moruk” derdin şiirdeki gibi. Hani şu Can Yücel’in yazdığı sanılan ‘Davet’ isimli şiir. Gerçi o da Ali Poyrazoğlu’na ait bir metinmiş ya. Neyse ilerde senin de en sevdiğin şiir olacak eminim.

Hayatında değiştirmeni isteyeceğim bir şey yok aslında. Bu dünyaya bir daha bir daha gelsen aynı şeyleri söylerdim. Nasihatlerimi de kulak arkası edebilirsin hatta. Sonuçta seni değiştiremem. İlla bir şeyde ısrar edeceksem bisiklete binmek için 40 yaşını bekleme derim.

İyi ki doğdun…

Yorumlar

  1. Sağlık ve huzurla geçsin yeni yaşınız ve bundan sonraki her yaşınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin diyeyim. Hepimize sağlık ve huzur diliyorum... Çok teşekkür ederim...

      Sil
  2. Nice yaşlara çok güzel bir yazı. Hülya

    YanıtlaSil
  3. Sağlıkla, huzurla ve sevdiklerinle geçireceğin nice yaşlara Coka!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim! :) aynı dilekleri sizin için de diliyorum...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından