Bir AVM yazısı
Kardeşini de al gel diye seslenirdi Tenzile teyze tıpkı annem gibi. Birkaç sokak köpeğiyle birlikte dolaşan mahallenin çocukları arasından kardeşini seçmesi zor olmazdı Hülya'nın. Toz toprak olmuş üstü başı, burnunda sümüğü, kocaman gülümsemesiyle "yaa abla biraz daha!" derdi. Annem sesini yırtarcasına seslendiğinde biz de kardeşimle vakit kazanmak için benzer, çoğu kez de umursamaz şeyler söylerdik; "tamam anne", "beş dakka daha anne". Sokakta oynamaya hiç doyulur mu? Dizler, dirsekler yara bere içinde. Annem de bilirdi eve leş gibi geleceğimizi. Okkalı azarını yanaklarının içinde doldurup beklediğini bilirdik de sabah ipten aldığı tshirti aynı akşam yıkayacak olmaktan sıkıldığını anlamazdık. Temizliğin taşıma su ile yapıldığı dönemlerdi...
Toprağı suyla karıştırıp adına köftecilik dediğimiz oyunlar icat eder, ilk kez izlediğimiz Tarzan'dan sonra pes sesimizle, komşuların kafasını şişirirdik. Su birikintilerini ıskalamaz, ekmek almak üzere bakkala gönderildiğimiz her seferden hakkımız olan o küçük parçayı koparırdık. Rengarenk misketlerimiz vardı, kafa karış oynardık. Sabahın köründen, hava kararıncaya kadar sokak bizimdi, biz de sokağın...
Yarıyıl tatilinden hemen önceki pazar günü Duru'ya sinema sözümüzü yerine getirmek üzere evden çıktık. Yeni bir animasyon varmış ki ben de çok severim. Yazının ilhamını çok da girmeyi tercih etmediğim alışveriş merkezinde yakalamak bu yüzden ilginç oldu. Zaten sinema için fazla bir alternatif yok. İlla bir AVM'ye gidilecek. Akşam iş çıkışı eve yürürken Akmerkez'in önünden geçmekten başka, AVM'lerle bir ilişkim yoktur oysa. Akmerkez'in üzerine yükseldiği arsada uçurtma uçururduk. Annemin direksiyon eğitimini aynı arsada aldığını da hatırlıyorum. Neyse... Sonuçta kendime, "beni AVM'ye ancak bir çocuk sokar" derim, bu kez yine öyle oldu.
Hergün önünden geçtiğim Akmerkez'in yerinde son olarak bir futbol sahası vardı |
Duru alışveriş merkezlerini seviyor. Pek çok çocuk gibi eğlenebileceği bir sürü şeyin buralarda olduğunu düşünüyor. Sinema, buz pisti, lunapark, akvaryum daha pek çok şey bir arada. Ayrıca ergenliğe ilk adımlarını atarken pırıltılı moda dünyası, mağazalar, parfümeriler vs de cabası... Kısaca ışıl ışıl ve renkli dünyalar arasında dolaşmaktan mutlular. Bu beton blokların sunduğu lüks, şatafatlı ve problemsiz hayat o kadar tercih edilesi ki eminim dünyaya birkaç sene evvel gelmiş olsam benim de ağzım açık kalırdı. Ailemi AVM'ye sokmak için elimden geleni yapardım. Bugünün çocukları şanslılar mı değiller mi yorum yapamıyorum. Ama üzülüyorum. Hem de çok üzülüyorum.
Geçen yıl karne günü arkadaşıyla film izlemeye giren Duru'yu beklerken yaptığım kısa kayıt.
3 dakika bile katlanılamıyor aslında.
Bir AVM'nin içinde dönmek yerine çocukluğuma dönseydim ne güzel olurdu...
Merhaba;
YanıtlaSilNedense başka herhangi bir konu hakkında yazmam gerekirken tıkanıyorum ama çocukluk denince yazmaya doyamıyorum. Bu avm'lerin sahte mutluluklar yayıp, onları içimize yerleştirmelerinden nefret ediyorum. Çocuklar öyle haklılar ki. Oyun oynamayı bilmeyen, hadi yavrum arkadaşınla oyna çıkıp dendiğinde böyle bön bön ne yapacağını bilmeden bakan çocuklar gördüm ben ki beni annem eve zor sokardı çocukken:) İnternetim berbat ne fotoğrafı görebildim ne videoyu izleyebildim ama duygularıma tercüman olmuşsunuz, yazıyı ve özellikle son paragrafı çok sevdim. İlham da oldu içimde biriktirdiklerime,teşekkür ederim.
Sevgiler selamlar