Kaçmak üzerine dertleşme
Kaçmak ile ilgili bir cümle kurarken aslında ne kadar kuvvetli bir sözcüğü seçtiğimi fark etmemişim. Aldığım yorum ve tepkilere göre bunu göç etmek veya yer değiştirmek diye kıvırdıysam da "kaçmak" kelimesinden kaçamadım bir türlü. Konu açıldığında kiminle konuşsam birkaç dakika içinde sanki hipnotize oluyor, kaçmak fikrinden büyüleniyorlardı. İnsanların peygamberlere inanmasının altında kendi tembellikleri yatıyor olabilir diye düşündüm. Çünkü ne yapacağını bilmemek, kötü sayabileceğimiz her şeyden berbat bence. En büyük iç sıkıntılarımın ne yapacağımı bilmediğim anlarda ortaya çıktığını hatırlıyorum. Dolayısıyla, kendisi için hiçbir şey yapmadan bekleyen kimseler, nedense benim kaçışımı çok ciddiye alıyor. Çünkü onlar için de "kaçmak" çok büyülü bir sözcük. Onlar da gitmek istiyor, hayaller kuruyorlar; hep yaptıkları gibi kımıldamadan.. şimdi de beni bekliyorlar.
Bodrum |
Nihayetinde hiçbir şey hayal ettiğimiz gibi olmayacak. Bunu biliyorum, çünkü gerçekle sınanmadıkça her hayal, kırılmaya mahkum ediliyor. Ayrıca hayal, hayal olarak kaldığı sürece tek yapabildiği afyon etkili kısa mutluluklar yaratmak. Bir an rahatlatıyor, gaza getiriyor o kadar. Zamanla bizi hayal kurmaya iten asıl nedenleri unutturuyor, uyuşturuyor. Kaçmak ile ilgili bir sürü hikaye dinledim. %90'ı hayal kırıklığıyla ilgiliydi. %70'i şehirlere geri dönmüştü, kalan %20 tutunmaya çalışıyordu. Tutunmuş %10 da tatil yapmak bir tarafa, hayatlarını sürdürmek için çalışıyorlardı.
Benim hayallerim bu gerçekleri gözeterek şekilleniyor. Dolayısı ile pembe bir tablo vaat etmiyorum kendime. Hiçbir hayalim ayağımı şezlonga uzatıp bütün gün denize girmek, yürüyüş yapmakla alakalı değil. Deniz kıyısında bir taş evde de yaşamayı hayal etmiyorum. Gücüm neye izin veriyorsa o. Hatta İstanbul'daki yaşam standardımı tamamen çöpe atmam gerektiğini biliyorum. Daha azla yetineceğim bir hayata hazırlıyorum kendimi. Yine para kazanmak gibi bir derdim, çözülmeyi bekleyen yepyeni problemlerim olacak. Daha yalnız olacağım. Hatta yalnızlıktan çok yorulacağım, sıkılacağım.
O zaman "İstanbul'dan kaçmak niye?" diye bir soru pekala sorulabilir. Çünkü bugüne dek hep böyle algılandı, hep büyük şehirden kaçmak diye tarif edildi. Bütün derdimizin trafik, kalabalık, kasvet ve nefes alamamak olduğu söylendi. Kabul ediyorum ki büyük şehirde yaşamakla ilgili şikayetlerim ne eksiktir, ne de fazla. Ama mesele şehirden kaçmak meselesi değildir. Bu sefer kıvırmıyorum, gerçekten yer değiştiriyorum...
Her yıl sonunda rutin sağlık kontrollerim yaklaştığında, kontrol edemediğim bir korku içimi kaplar. İşte benim kaçmak istediğim duygu budur. Daha da ötesi ki saçma sayılabilir; İstanbul'da kaldıkça, daha önce elinden kurtulduğum kanser beni tekrar yakalayacakmış gibi geliyor. İşte bu korkudan da kaçmak istiyorum. Doktorum 5 sene evvel beni mezun ettiğinde tekrar yakalanma riskimi %40 gibi bir oranla tanımlamıştı. Hiç fena bir oran değil. Bugüne değin her şey yolunda gitti. Umarım bundan sonra da öyle gider. Ne bileyim hazır kurtulmuşken kaçarsam, kanser beni bir daha bulamayacakmış gibi geliyor. Kafasını kaşıyarak "...nerede bu Coka?" diyecek sanki. Onu, bu şehrin gri ve kasvetli havasında bırakıp unutmak istiyorum.
Benim hayallerim bu gerçekleri gözeterek şekilleniyor. Dolayısı ile pembe bir tablo vaat etmiyorum kendime. Hiçbir hayalim ayağımı şezlonga uzatıp bütün gün denize girmek, yürüyüş yapmakla alakalı değil. Deniz kıyısında bir taş evde de yaşamayı hayal etmiyorum. Gücüm neye izin veriyorsa o. Hatta İstanbul'daki yaşam standardımı tamamen çöpe atmam gerektiğini biliyorum. Daha azla yetineceğim bir hayata hazırlıyorum kendimi. Yine para kazanmak gibi bir derdim, çözülmeyi bekleyen yepyeni problemlerim olacak. Daha yalnız olacağım. Hatta yalnızlıktan çok yorulacağım, sıkılacağım.
O zaman "İstanbul'dan kaçmak niye?" diye bir soru pekala sorulabilir. Çünkü bugüne dek hep böyle algılandı, hep büyük şehirden kaçmak diye tarif edildi. Bütün derdimizin trafik, kalabalık, kasvet ve nefes alamamak olduğu söylendi. Kabul ediyorum ki büyük şehirde yaşamakla ilgili şikayetlerim ne eksiktir, ne de fazla. Ama mesele şehirden kaçmak meselesi değildir. Bu sefer kıvırmıyorum, gerçekten yer değiştiriyorum...
Her yıl sonunda rutin sağlık kontrollerim yaklaştığında, kontrol edemediğim bir korku içimi kaplar. İşte benim kaçmak istediğim duygu budur. Daha da ötesi ki saçma sayılabilir; İstanbul'da kaldıkça, daha önce elinden kurtulduğum kanser beni tekrar yakalayacakmış gibi geliyor. İşte bu korkudan da kaçmak istiyorum. Doktorum 5 sene evvel beni mezun ettiğinde tekrar yakalanma riskimi %40 gibi bir oranla tanımlamıştı. Hiç fena bir oran değil. Bugüne değin her şey yolunda gitti. Umarım bundan sonra da öyle gider. Ne bileyim hazır kurtulmuşken kaçarsam, kanser beni bir daha bulamayacakmış gibi geliyor. Kafasını kaşıyarak "...nerede bu Coka?" diyecek sanki. Onu, bu şehrin gri ve kasvetli havasında bırakıp unutmak istiyorum.
içten yazını şimdi okudum ve gerçekten ne demek , ne yapmak istediğini anladım. Allahtan her şeyden önce sağlık, kaçışın değil huzurlu ve güvenli günlerinin olduğu bir hayatının -hayatımızın- olmasını diliyorum.
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim Buket. Aynı dileği hepimiz için diliyorum ben de...
SilDünya tatlısı Coka!
YanıtlaSil^_^
Silben kaçışa inanmıyorum, şairin dediği gibi bir şeyleri de beraberimizde götürüyoruz ama yer değiştirmenin alışkanlıklarla ve rutin hayatla pelteleşmiş insana bir alan yarattığına, taze bir hayat sunduğuna gönülden inanıyorum ve destekliyorum. sonuçta dönüş olsa bile:)
YanıtlaSilsevgiler.
Elbette "kaçış" biraz da mecaz. Kendimi iyi hissettirme oyunu belki de. Gerçekten iyi hissetmek anlamında dediğin gibi yer değiştirmeye inanıyorum. Sonuna kadar katılıyorum sonuçta geri dönmek de bir ihtimal. Yorumun için teşekkür ederim.. Bi de hoşgeldin.
YanıtlaSilÖnemli olan o cesareti göstermek ve siz bunu başaranlardansınız,umarım ben de haayalimi gerçekleştirebilirim bir gün...
YanıtlaSil