Zor gece

“Annemler nerede?” diye sordu annem.

Hevesi havada kalmış kız çocuğuydu eski fotoğraflardan tanıdığım. Tıpkı o fotoğraflarda olduğu gibi saçına tutturulmuş koca kurdeleli yaşlarından konuşuyordu sanki. Bir söz almış lakin o söz, işi çıkmış, trafiğe takılmış veya uyanamamış biri gibi buluşma saatini kaçırmıştı. Bildiğim tüm o karelerde annemin yanında duran anneannem ve dedem gecikmişlerdi işte.

“Geleceklerdi!” diye devam etti.

Anne kız

Annem ne güzelmiş! Anneannem de öyle. Dedem de yakışıklıymış.

Anneannem, annem ve dayım


Sabahları aşağıya dükkâna alınan Badem’i de tüm gün, nerede, ne zaman gelecek diye soruyor bu arada. İçeriye uzanmış babamı, zaman zaman adını hatırlayamadığı kardeşimi, kendi telefonu sandığı TV uzaktan kumandaları -ki ortalıkta gördü mü odasına saklıyor- neyin eksikliğini ve yokluğunu hissediyorsa her şeyi ve herkesi soruyor.

Alzheimer olsa da bu da bir çeşit hafıza. Unuttuklarıyla değil hatırlattıklarıyla ölçebildiğim ve iletişim kurabildiğimiz bir geçit. “Annemler nerede?” diye her sorduğunda, bildiğim o tüm renksiz karelerdeki gibi annesinin, babasının yanında durduğunu söyleyebilsem keşke. “Gelmişler anne, yanındalar!”

Sağda anneannem, dedem ve annemin yengesi. Sağ altta dayım ve amcaları.

Ağrılarının dayanılmaz olduğunu, her vurduğunda “ah annecim, annecim” diye mırıldanmasından anladığım babamda da durum aynı. Evlatlar, onca doktor, ilaç, tedavi yöntemi, şu bu derken sığınılan, medet umulan tek yer ana kucağı. Keşke babama da annesinin yanında olduğunu söyleyebilsem. O zaman ne bir ağrı kalırdı ne bir sızı.

Babam ve babaannem... Kundaktaki de ben tabi.

Az evvel verdiğim ilacın etkisiyle şimdi rahat fakat 3 saat içinde gaz sancısı başlayacak. Normalde bu sancıyla 9 saat mücadele etmesi gerek. Zira aldığı ilaçlar çok kuvvetli ve 12 saatte bir alınabiliyor. Gözden kaçırdığımızda arka arkaya kullanmışlığı var ve bu hiç iyi değil. Bu nedenle babamla kaldığım akşamlar uyumuyorum.

Birader birkaç günlük refakat takvimini 2’şer gün olarak yeniden hazırladı. Zaten pek çok şeye koşturuyor. Alternatif yaratmaktan, bilimsel veya bilimsel olmayan çareler aramaktan yorgun, isyan etse haklı göreceğim. Evde ilaç kutularını düzenliyor, bir şeyler sipariş ediyor, doktorlarla konuşuyor, hepimizi arabayla getirip götürüyor günün sonunda annemi yıkıyor. Bu arada evi var, eşi, oğlu ve bir şeylerin arifesinde potansiyeli büyük işleri var. Bunca şey arasında isyandan sayabileceğim tek sözü “Keşke 4 kardeş olsaydık!” Dışardan bakınca çok sağlam ama biliyorum ki içerden cam gibi kırılıyor… İki tane daha iyi olur muydu bilemem ama iyi ki kardeşim var diyebiliyorum.

Annem, babam ve birader

Coka biraderler

Bu fotoğrafa hep gülmüşümdür

Hepimiz için iyiden iyiye ortaya çıkan duygusal bir dönem. Geçenlerde eve ziyaretine gelen Erdem (Kıramer) Amca’ya bizi işaret edip, küçük bir hıçkırıkla "Yanımdan bir dakika bile ayrılmıyorlar" diyen babamın gözyaşlarına şahit oldum. Bir an göz göze gelsek biz de ağlayacaktık. Boğazıma yumruk oturdu. Dükkâna indiği bir başka gün de Sedat görmüş; artık kime anlatıyorsa "İyi ki oğullarım var" diyerek ağlamış. Gözlerimiz incecik bir gözyaşı tabakasıyla kaplı ve bir süredir bu tabakanın ardından bakıyorum dünyaya.

Hal, hatır sormak üzere arayan eski eşim, son üç aydır yaşadıklarımızı bir veda dönemi olarak adlandırdı. Doktorunun "Bodrum'a dönmeyin, babanızla vakit geçirin!" sözünü hatırladım. Hani bunu nasıl okumamız gerektiğini filan sorup duruyordum. Doktorun bu sözünden sonra tedavisi de kesildi. Babama her ne kadar "biraz güçlenmen lazım, ondan sonra devam!" desek de son üç aydır sadece ağrısını azaltmak için uğraştığımızı görüyor. O ağrı savaşacak tek cephe artık...

Çok zor bir gece oldu.

Hadi bu yazıda da konuyu Bodrum'a babam bağlasın. Zira soruyor; "Ne zaman döneceksiniz?" diye. Elbette yanında olduğumuzu ve ayrılmayacağımızı biliyor. Lakin bazı zamanlarda düzenimizi bozduğunu düşünüp, üzülüyor. İşsiz olmak burada işe yarıyor sanırım. Her ne kadar bir adım atamasam da yeni iş bulma süreci veya bireysel adımları atabilmek için İstanbul'da olmak önemli diyorum. Farzı misal bu beyaz yalanlar da bir nevi deva derde. Ağrı gideriyor. Yoksa çalışmak için ihtiyaç duyduğum motivasyon bu aralar pek yok. Elimde, hızla refleks gösterebileceğim birkaç iş var oysa. Bebek, Mecidiyeköy ve Bodrum üçgeninde düzenim haklı olarak değişti. Kalemden uzak çokça misafir gibiyim büyükşehirde.

Ancak gelen haberlerle Bodrum'u izleyebiliyorum. Yan komşu, bizim bahçenin önünde uzanan boş alanda bir şeyler ekip biçmek istiyordu mesela. Hazır evlerinin tadilatını yaparken bununla ilgili adımlar atmışlar. Bizim bahçe girişini takip eden, set üstünü geçiş yolu olarak düşünmüşler. Hani bizi zırt pırt rahatsız etmemek için. Gerek yok demiştik oysa. Ne olacak bahçeye girer, selam eder, bir çay kahve içer yine toprakla uğraşırsınız dedik. Şu üç ayda sadece 8 gün bulunabildik evimizde. Gördük ki set üstü yol olmamış ama basamaklar atılmış. Fotoğrafı geldi, bahçenin önündeki alan, elden geçmiş çapalanmış. Ağaçlar ekilmiş. Bize sorulmadığından, biraz dışarıda bırakıldığımızı hissettik. Beni en çok mutlu eden Tayfun Bey'in -ki ev sahibimiz- "Ev sizin olsaydı iki kelimeyle ne yapmak isterdin?" diye sorması oldu. Bunu büyük bir destek olarak görüyorum. Büyük güç verdi. Zira bir süredir bulunmadığımızdan yuvamızın arkamızdan yıkıldığı duygusuna kapılmıştım.

Babamın ağrıları uyanmadan gidip biraz uyumalıyım. Tüm gece uyumadım. Güzel rüyalar göreyim dileğimle...

Yorumlar

  1. Ah Coka, hüzünle okudum yazınızı. Ne denli zor zamanlardır öyle iyi bilirim ki, annemin 5 aylık-teşhis-hastalık-ölüm-sürecinde çok benzerlerini yaşadım. Hepsinden zoru da karşındaki hastaya üzüntünü göstermeme çabası idi. Annem hastalığını da net bilmiyordu, bir de gizleme çabamız vardı. Minicik bebekli ve çalışan kardeşim sadece üzüntümüze eşlik edebildi, babam sudan çıkmış balık gibiydi hiçbir işe yarayamadı. İçeri-dışarı-hasta bakımı-ev idaresi, konuk ağırlama-hastane hepsi üstümdeydi. Neyse ki emeklilik dilekçemi verip gelmiştim. Kardeşiniz gerçekten iyi ki var, büyük destek. Çok uzun yazdım ama paylaşmak istedim sıkıntınızı, sizin için en büyük dileğim güç-kuvvet, babanıza ve annenize iyilikler, ağrısız acısız günler. Kolay gelsin ama lütfen kendinize dikkat edin, bünyenizi kuvvetli tutun. Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başınız sağolsun... Vakit ayırıp yazdığınız, kendi yaşadıklarınızı paylaştığınız, güzel dilekleriniz ve zerafetiniz için teşekkür ederim... Var olun...

      Sil
  2. Sevgili coka önceki gün yazdıklarım nedense ulaşmadı , ben de bugün tekrar okudum yazdıklarıı. Gene hafızasına , geçmişte sizlerle ve tüm sevdikleriyle mutlu hayatından kesitleri hatırlayan güzel annene ,acılarından , ağrılarından ziyade sizlerin varlığıyla gözlerinden sevgi olup akan babacının göz yaşlarına dalıp dalıp gittim.O kadar güzel anlatmışsın , paylaşmışsın ki bizimle , iyi ki varsın .Hüzün öyle bir his ki ; teklifsiz kabul gördüren yumuşakbaşlılığı ile bizleri de dahil ediyor . Keşke babacının acılarını ağrılarını paylaşıp azaltabilsek , keşke anıların güven dolu sularını annecine geri verebilsek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumu okurken kendimi iyi hissettim. Galiba bu da bir nevi acının, hüznün, ağrının paylaşımı. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  3. Sevgili Coka, bundan tam 19 yıl önce benzer hisler ve çaresizlikle geçirdiğim aylara geri
    götürdün beni. Sabır diliyorum. Sizin gibi çocuklar yetiştirdiyse harika bir adam babacığın

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Ahmet sizlere sabir diliyorum.
    Dualarim Yasar Amca ve Anneniz için.
    Cok cook selam
    Sakir

    YanıtlaSil
  5. Ne diyebiliriz ne yazabiliriz ki, yalnızca okuyup tanımasakta üzülyoruz. Ama bildiğim insanlar acılarını, üzüntülerini paylaşarak hafifletebilir. yazarak içinizi dökerek birnebze
    bizde iki satır birşeyler yazarak hafifletmek istedik. yaşayan bilir, belki bir gün ben de birşekilde
    yaşayacağm bilmiyorum. ama sizin gibi hayırlı evlat olmayı sabredebilmeyi dilerim. Allah güç kuvvet, şifa versin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Biz de sabır büyük bir şeymiş onu öğreniyoruz. Umarım her şey gelen bahar gibi neşeli, sevinçli şeylere gebedir...
      İstanbul'dan sevgilerimle...

      Sil
  6. Benzer bir o kadarda farklı bir süreç içindeyim. Ama sevenlerin kalplerindeki duygular hemen hemen aynı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız... o duygu değişmiyor... teşekkür ederim yorumunuz için...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından