Ayaz Ocak

Soğuktan bir türlü yazamadım. Aylardan Ocaktı. Ben üşüyorken, köyün sokaklarına sızmış sular da dondu. Çıtır çıtır yürüdü çocuklar üstlerinde, oyun belleyip kahkahalar attılar, düşe kalka. İnekler duman üfledi burunlarından, köpekler fırının sıcak duvarına yaslandılar birer ikişer. Ellerimin üzerine oturdum ben de. Öylece kalakaldım.

Uygurlar'da Ōdçak, ateş yakılan yer anlamına gelen bir kelimeymiş. Ocak oluvermiş dilden dile... Soğukla ilişkisi, adını bir aya hediye edecek kadar anlamlı. Lakin evde ateş yakılan yerimiz yok. Hele ayın ilk günü -8°C yi gördükten sonra ellerimin üstünden bir türlü kalkmadım. Haliyle Ocak ayı boyunca tek kelime yazamadım...

Rüzgar da iyi üfledi hani. Köyü çevirdi, Bodrum'u döndü dolaştı, kaldırdı kopardı ortalığı. Tekneleri yüzmez, dalgaları duvar, ağaçların yatar kıldı. Bulutları süpürdü. Bir tane bile bırakmadı. Yaşadığım en berrak kışı izledim sanırım. Üşüyeceğimizi hiç düşünmedik. Çünkü son 20 senenin en soğuk kışını geçen senede bırakmıştık. Bize düşen pırıl pırıl yıldızlara bakmaktı, öyle de yaptık.

Çeşitli haber sitelerinden fırtınaya dair fotograflar taradım.
Rüzgarın saatteki hızı 35 km'den 80 km'lere çıktı.
Doğanın bileğini bükemez, bükebileceğini sanan insan...

Tam da bu sırada meğer ayaz sinsice inmiş toprağa. Kaldı ki kimseye demişliğim yoktur ama bu ayaz basbayağı sinsiydi işte. Geldi ardımıza dolaştı ve kesiverdi soğuğa. Ailecek kıpırdayamadık. Ellerim popomun altında kitlendi.

Soğuk, bal gibi konuşuyor eğer duyarsan. Sesini duyurmak için iyiden iyiye soğutuyor havayı. Yüksek sesle ateş yanan bir yer diyor, ocak diyor sana. Savuracak duman istiyor. Odun kokusunu oraya buraya taşımaktan bahsediyor. Kulak ver bana diyor. Çıtırtıyı, kıvılcımı, alevin rengini, turuncusunu ayrı, mavisini ayrı anlatıyor. Onunla mücadele etmek yerine oyununa davet ediyor. Hem de öyle bir oyun ki mutluluğu katmerlendiren cinsten. Dans et benimle diyor, kes savaşmayı... Duyarsan.

Lakin insanız. İşimize geleni duyuyor, kolay olan ne ise onu seçiyoruz. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok dedi ya biri öylece kabulleniyoruz. Yeni denen şeyin hep en iyisi olduğunu zannediyoruz. Lakin soğuğa dair önerilen çözüm yollarının bizi ısınmaktan çok, yüklü elektrik faturalarıyla cezalandırdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Soğukla kavga etmek için klima ve elektrikli radyatörlerle silahlanmak gösterdi ki savaş hiçbir şekilde çözüm değil. Önemli olan beraber ne yapabileceğini bulman. Yoksa düşman yaratmak çok kolay.

Bodrum'da ısınmanın en doğru çözümünün soba olduğunun ilanıdır. kaynak cokabook

Gerçi Bodrum'daki ikinci kışımız da geride kalıyor yavaş yavaş. Ocak ayının son 2 günü sıcaklık 18°C'ye kadar çıktı. Ellerim çözüldü popomun altında. Bisiklete bindim, denize girenleri izledim. Kışı artık duyabiliyorum. Birbirimize gülümsemeye başladık. Onunla nasıl dans edeceğimi, oyununa nasıl katılacağımı gayet iyi biliyorum artık.

Geçen kış da ne kadar üşüdüğümü bu resimle anlatmışım. Tesadüf o ki yine soba var. kaynak cokabook

Mutluluktan olacak ki hava, Şubat'a da esip üfleyerek başladı. Bir çeşit gülümseme diyorum ben buna. Yakındır, üşümeyelim diye bulutları örtecek yine üstümüze. Yağmurlar bırakacak, bahara eğilecek birkaç haftaya. Ay bitmeden ağaçlar çiçeklenecek. Yeni mevsim adını alacak. Bodrum'da hiç eksik olmayan güneş yeniden ısıtmaya başlayacak. Avans verecek bir dahaki kışa dek. Ve biz de bu oyuna hazır karşılayacağız onu. Mutluluğumuz katmerlenecek! Ben değil, bu sabah içine uyandığım ayaz vaat ediyor bunu! Şaka maka soğuk bal gibi konuşuyor eğer kulak vermeyi bilirsen...

Yorumlar

  1. Ahmet çok güzel bir yazı, ellerine sağlık..''Kışı duymak'' tabirine bayıldım.

    YanıtlaSil
  2. Dalgalar, deniz, bodrum ne kadar güzel
    böyle sıcacık evin içinde seyretmek :)

    YanıtlaSil
  3. bodrumda mı yaşıyorsun, ne kadar da güzel :) İstanbul'da da hava hem kötü hem de hastalık kol geziyor. Bu kış soğuk bana baya bi konuştu, öyle spor mpor iş çıkışı geziyorsun ama evde oturacaksın, OTURACAKSIN nhahahahaha şeklinde. Terbiyesiz, kıskanç bir mevsim kendisi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından