Ekim sıkıntısı

Zaman daraldıkça heyecanlanan bir ben değilmişim. 12 seneyi aşkın süredir beraber çalıştığım, hem üst hem ast mesai arkadaşlarım da benzer bir heyecanı yaşıyormuş, yeni öğrendim. Bodrum'a taşınma planımı yılsonu değil de Ekim ayında gerçekleştirmek istediğimi söyleyeli yaklaşık üç hafta oldu sanırım. Geçen sürede, bir araya gelip hala konuşamamış olmak beni strese soksa da anlıyorum, onlar için de kolay değil. Oysa Ekim ayını tercih etmemin sebebi, tamamen teknik sebeplerden ve kendi önceliğimde bir tarih ilan etme ihtiyacından kaynaklanıyor olması.

Açıkçası, niyetim ve planım Ekim ayında hareket etmek. Dolayısıyla bu yaz tatil yapmak uzak bir ihtimal gibi gözüküyor. Bir Almanya ya da bir İskandinavya tatili yahut Doğacan ve Boran'ın yapmış oldukları "Girit'te bir hafta" davetleri çok cazip gelse de, bir sene ertelemek mecburiyetindeyim. Hem zaman hem de maliyet düşünüldüğünde Bodrum için yapılmış birikimi şu aşamada tırtıklamak istemiyorum. İlk adım, Eylül ayında Hülya ile Bodrum'a uçup, ev aramaya başlamak olacak. Dolayısıyla elimdeki küçük birikimin bana sağlayacağı hareket alanının daralmasını istemiyorum. Zaman konusunda da şanslıyız ki ev aramak için harcayacağımız zamanı bize kazandırmaya çalışan dostlarımızın olması bizi rahatlatıyor. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Biz hiç bilmez iki kişi dönüp dolanacakken, bilenlerin gösterdiği yoldan gitmek akıllıca olur elbette. Hatta dostlarımıza göre çok kolay ev bulurmuşuz. Hayatın ne getireceği bilinmez ama Eylül sonunda evimizi tutmuş olacağımıza ben de inanmaya başladım.

Ev hayalinin panjurdan kuruluyor olması yalan değilmiş.
O panjur şurada yukarı konabilir mesela.
Tabi gerçekte bu tip evler gibi bir şey olacak. Hazırlıklı olduğumuz için sorun yok.

Eylül'de tutulmuş eve Ekim'de taşınmak mantıksız değil. Hani küçük çapta onarım, boya vs gerekirse yapılabilir ki taşınma tarihi buna göre netleşebilir. Ayrıca iki evin eşyasını birleştirmemeye, kendi mobilyamızı kendimiz üretmeye karar verdik. Bu fikir bile insanı heyecanlandırıyor. Kulağa abartılı gelse de bu şehirden oraya toplu iğne bile götürmek istemiyoruz. İstanbul'da ziyaret ettiğim, birbirinin tıpkı evlerden çok sıkıldım. Birkaç senedir, oturduğum ev de dahil, evlerimizi küçük birer İkea mağazalarına dönüştürmedik mi? Dolayısıyla başta evimizi kurarken sıkıntı yaşayabiliriz ama bunu dert etmiyorum. Bu tip sıkıntılar hayatı daha güzel kılıyor. Bizi meşgul edecek bir şeylerle uğraşmak hem bizi düşeceğimiz derin boşluktan kurtarır, hem de yeni hayata adaptasyonumuzu kolaylaştırır diye düşünüyorum. Zaten Hülya da bu konuda çalışmaya başladı bile. O hayallerimizi görünür kılmak konusunda çok başarılı bir kadın. Aynı yöne baktığım biriyle bu hayatı paylaştığım için sahiden mutluyum. Öyle burcu burcuma denkmiş, sarışınım esmer severim, kuantuma göre sevgilim şöyle olmalı, yok Osho böyle diyor safsatalarıyla tutmuş bir aşı görmedim. En azından bizim hayat arkadaşlığımız saydığım örneklerin hiç biriyle örtüşmüyor. İlişkileri bir matematiğe sokmaktan ne anlıyoruz bilmiyorum ama yetmiyor olacak kendimizi kandıracak başka yerler arıyoruz sanki. Amacı başka olan ilişkileri zaten saymıyorum. Para, ün, rahat hayat için kolay yaşamı seçenler fazla yoz ve bronz geliyorlar.

Yeni hayatın eşyaları kasalardan, kutulardan yapılacak.
Ahşap paletleri kullanarak yapılabilecek çok şey var.
Bence mağazalarda satılan mobilyalardan çok daha şık.
Annemin atmaya kıyamadığı kavanozlar çok işe yarayacak
Bardak takımı almaya da gerek yok. Kavanozlar pekala bu işe yarıyorlar.
Bisiklet parçaları da dekorun pir parçası olabilir...
Neden olmasın?

Tabi bir de bisikletle Bodrum'a gitme meselesi var. (de Constantinople à Halicarnasse) Bir müddet Bodrum planının önüne geçtiği düşünülse de bisiklet sevdamı bir yana ayırmak istiyorum. Gitme fikrime destek verdiğinden adına sevda demem yanlış olmaz. Yoksa uçağa atlar giderim, dert değil. Ya da bütün planlarımıza rağmen Bodrum'a bisikletle gidemezsem üzülmem. Şunu biliyorum, bisiklet benim Bodrum yaşamımda da hep var olacak. Bazen insan alıp başını gitmek isteyebilir. Birkaç günlük turlara katılmak bu açıdan çok cezbedici. Gökova bisiklet turunda o bir parmak bal ağzıma çalındı bir kere... Ekim ayını işaret etmemin bir sebebi de bisikletli yolculuk zaten. Bu yolculuğu Alp ile birlikte yapacaktık. Alperen ve Emre'nin katılmasıyla 4 kişi olduk. Geri kalan sürede katılan veya ayrılan olur mu bilemem. Ama artık yavaş yavaş bu yolculuğun da tarihinin konulması gerektiği aşikar.

"Poyrazımız bol olsun"
Ekip şimdilik 4 kişi. Rota, güvenlik, konaklama vs hakkında önümüzdeki günler toplanacağız.

Aslında bisiklet turumuz için dikkat edilmesi gereken kimi detay, ilan etmeyi istediğim tarihi belirler gibi gözüküyor. Mesela yanılmıyorsam 26 Ekim'de kış saati uygulamasına geçilecek. Gün ışığından maksimumdan yararlanmak istiyorsak bir kere bu yolculuğu en geç 17 Ekim gibi başlatmak akıllıca olacak sanki. Güneşin açısı değişip, sıcaklar çekilmiş olacağından gün içi sürüşler nispeten daha rahat geçecektir. Kasım'a kadar yağmurların başlamayacağını, birkaç senelik verilere göre öngörürsek tüm yollar Roma'ya çıkar. Belki değişen rüzgar ve gece düşen ısı konuşulabilir ama bunun sorun olacağını sanmıyorum. Tabi bisiklet turuna 17 Ekim gibi bir tarih belirliyor olacaksak, asıl eylemin, yani taşınma tarihinin de Ekim başı gibi olacağını öngörmek yanlış olmaz.

İlan etmiş olmayayım ama tur için en uygun tarih sanki 17'si gibi

Bu yazıyı yazarken kabaca çıkmış tarihleri cebimize koyalım. Bodrum'lu hayatımın eğrisini belirleyecek final konuşmaları da bir an evvel yapalım. Hala önümde hatırı sayılır bir zaman var gibi gözükse de Eylül ve Ekim uçak biletlerini almak için geç kalmak istemiyorum. Şimdi atacağım küçük adımlar birkaç ay sonra atılacak büyük adım için önemli. Ekim'de "Hadi ben kaçtım" demek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından