Kapan

Gün, gündem saat saat o kadar çok değişiyor ki yazmak için bekliyorum. Bir iyi bir kötü, ağrılı ağrısız nereye varacağı belli olmayan uzun bir zaman tünelinde bazen de yorgun olduğum için yazamıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum ama yoruluyorum. Zamanın pazar gününe sabitlendiği, hayatın kanepede geçtiği yepyeni bir hayat yaşıyorum. Oturuyorum. Oturmaktan da yoruluyorum. Bahar mı gecikiyor ben mi sabırsızım bilmiyorum ama havalar da otur diyor zaten. Bazen derinlere dalmış yakalıyorum kendimi. Öyle boş boş bakıyorum. Televizyonla da zehirleniyorum son beş aydır. Kimi zaman annemin sorusundan anlıyorum yüzümün asık, bakışlarımın boş olduğunu. Kadın Alzheimer ama okuyor yorgunluğumu... Hatta mutsuzluğumu. Annem herşeyi anlıyor. Kim üzgün, kim mutlu, kim hasta veya değil. Nefis bir bisiklet turunun ardından Kasım ayının 22'si sabahı geldim İstanbul'a. En son o zaman yüzüm gülüyordu galiba. En basitinden 65 kilo idim. 5 ay sonra bugün 72 kilo tartıldım. Bu küçük karşılaştırma bil...