Selimiye

Yıl 2005. Bodrum'dan Datça'ya geçen feribotta, 3 hanımı karşısına almış hararetle bir şeyler anlatan beye kulak kesilmiştim.
"... deniz arıyorsanız size Selimiye'yi öneririm. Yazları 5 sefer buraya gelirim. Şöyle nefistir böyle nefistir..." vs. vs. vs. Selimiye’yi daha önce hiç duymamıştım. Burnunun dikine tatil yapmayı seven biri olarak oraya uğramak fikri içimde canlandı. Adam da öyle güzel anlatıyordu ki 2 gün kalmalı demiştim içimden. Nihayetinde gidildi, kalındı. İki gün yetmedi beş güne uzatıldı.

Marmaris Selimiye genel görünüm


Tatil anlayışım, dinlenmek olduğu için, Selimiye gibi yerler pek cazip gelir bana. Tatil köylerini sevmem. Kilometrelerce yolu, sevimsiz animasyonlara katılmak, havuzda yüzmek ve bir programa uymak için tepmeyi hiç anlayamam. Mesela her bir koyu, farklı sürprizler sunan kıyılar varken, çoğu klorlu havuzları kullananlara şaşırıyorum doğrusu. Karşılıklı barlardan yükselen yavan Türkçe pop şarkılar,  hep İstanbul'dan kaçamamışım hissi uyandırır. Tatil dediğin yoksun olacak biraz. Küçük bir çanta, 3-4 t-shirt, 2 mayo, havlu ve terlik yeter. Tamam sıcak su ve temiz çarşaf gibi bir lüksümüz olsun ama çakma saray gibi yerlerde geçirmemeli tatili. Gelelim Selimiye'ye, orayı neden seviyorum.

Selimiye küçük bir cennet.


Selimiye ilk görüşte aşktır; bir o kadar da sakindir, ruhu okşar. Marmaris gibi üst üste, Bodrum gibi alt alta değildir. Öyle akşam şu bara oturayım, burada da dans edeyim diyeceğiniz yerler yoktur. En yakın banka 25 km uzaktadır. Serdar Ortaç çalmaz. Benzin almak için Bozburun mecburi istikamettir. Çocuklu ailelerin tercih ettiği pansiyon ve butik oteller vardır. Yapılacak en güzel aktivite ise yüzmek ve koyu bir uçtan bir uca yürümektir. Ayrıca Sardunya, Hidayet, Aurora gibi yerlerde güzel yemekler yenir. Deniz ürünleri dememe gerek yok tabi. İlk gittiğim yıl dahil, daha sonra 3-4 kere kaldığım Beyaz Güvercin hakkında, son dönemde duyduğum kötü yorumlar sebebiyle herhangi bir tavsiyede bulunmayacağım. İşletmesi değişmiş. Bir tek orada kalmışlığım olduğundan başka yer de pek bilmem. Ama denize mutlaka girmelisiniz. Özellikle Haziran ve sıcakların çekildiği sonbahar aylarında nefis olur. Soğuk su seviyorsanız önermem elbet. Sıcaklığın tavan yaptığı Temmuz, Ağustos aylarında deniz suyu ısısı oldukça yüksektir. Burasının koy içinde koy olduğu düşünülürse yadırganacak bir durum değil. Yine bu aylarda denizanası nüfusu da artıyor. Benden daha sonra giden arkadaşlarımdan biliyorum bunu.

Marmaris Selimiye

Artık İstanbul'da yaşamayacağım dediğim o kış günü, Datça, Marmaris, Bodrum vs.den satılık bir arsa bulmak üzere Muğla'dan Reşat arandı. Sene 2008. Onun yardımıyla daha çabuk bir yer bulunabilirdi. O günlerdeki psikolojim İstanbul'la ilişkimi bıçak gibi kesmek istiyordu. Ama şartlar bir ev almaya da yetmiyordu. Aslında arsa alacak denli bir para da yoktu ya. Demek, taksi şoförü ne kadar kızdırmışsa artık, bir an evvel kaçmak istemiştim.

Bir de düne kadar çok çalışıyor,  başta kendime olmak üzere sevdiklerime vakit ayıramıyordum. Hayaller kuruyor fakat hep bir nedenden erteliyordum. Bedenim bana dur diyene kadarda bu böyle sürdü. İkide bir o zamanki sağlık problemimden söz etmek istemem tabi, lakin benim için bir milat olduğundan önemli. Sağlık hele dünyanın en önemli şeyi. Yaklaşık 2 ay sonra Reşat aradı. İnsanın hayatında onun gibi dostları olmalı. Kendisinin hayatımdaki rolünden sonraki yazılarımda mutlaka bahsedeceğim. Ve tesadüf o ki Selimiye'de bir kaç arsa varmış. En azından görülmeli demişti.

Selimiye'deki arsam. Soldaki küçük keçi üzerinde duruyor...


O dönem evliydim. İttire kaktıra, hayat sigortası bozarak, borçla, harçla beğendiğimiz yeri aldık. Hızla bir ev projesi hazırlandı. Zaman içinde sağa sola ödemeler yapıldı. Bir de baktım ki iki sene geçmiş. Meğerse insan ha deyince gidemiyormuş. O iki senede çok şey değişti. Boşandım. Küçük kurgularla orada neler yapabileceğimi planlamaya başladım. Bir sürü insanla konuştum. Buna kalkışmış insanların yazdıklarını okudum. Yazıştım, fikir aldım. Selimiye'de hayal ettiğim gibi bir hayat için en az 10 yıl gerekiyordu.

Selimiye, güzeldi güzel olmasına ama düşününce  Hülya’ya “benimle gel” diyebileceğim bir yer de değildi. Çünkü bu karar bir nevi inzivaya çekilmek de demek. Güneyde yaşamak ile ilgili hayallerimizin Bodrum'a kayma sebebide biraz budur ve iyi ki de öyle olmuştur.

Yorumlar

  1. Keçi de pek bi sahiplenmiş görünüyor arsayı. Birkaç yıl içinde kocaman olunca, "sahibi benim" diye -inatla- diretebilir. ;)

    YanıtlaSil
  2. Ahmet bey, bu fotoğrafı çok sevdim. Bir resim çalışmak istiyorum uzun zamandır ara vermiştim.Musaade edermisiniz bu fotoğrafınızı kullanabilirmiyim.
    Yazınızın her satırı benim düşüncelerime paralel?Kimbilir belki birgün o fotoğraftaki yerlerde komşu oluruz? Pek hayal kurmam. sevmemde bir boğa burcu olarak derdim ama şimdi meğerse çok hayal kuruyormuşum da hayal olduğunu bilmezmişim. Bu da bir hayalmiş benim hayalim oralara yerleşmek, sabah horozların ötüşüyle uyanmak, bahçeden yetişen sebzeleri, dalından inciri yemek,sabah melteminde kekik ve okaliptüs kokularını duymak akşam güneşin batışında ayaklarımı serin ege sularına daldırıp batan güneşle vedalaşırken satsumalı cin toniği yudumlamak, doğanın kollarında yaşam benim hayalimmiş. Meğer bende hayal kurarmışım. Oysa ben bunun gerçekleşmek üzere bir çaba olduğunu düşünürdüm.zamanı gelince de zaten olacakmış gibi. Oysa öyle olmuyormuş, bazen seni tutan birşeyler oluyormuş hayatta ve bu bir hayal oluveriyormuş. Hayallerin(m)izin gerçekleşmesi dileklerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sanırım son fotografı kastediyorsunuz. elbette kullanabilirsiniz.
      hayal meselesine gelince, tıpkı hava gibi, eksikliğinde hayalsiz de yaşanmıyor. sürekli hayal kuran biri olarak söylüyorum bunu. kura kura sizi illa ki bir yere taşıyorlar. umarım sizin de hayalleriniz gerçekleşir. o yüzden şimdiden hayalinize hizmet etmeye başlayın derim. :)

      Sil
  3. Emeğine sağlık kardeşim...benimde...biraz zamana ihtiyacım var...sen başarmışsın ne mutlu sana...hep mutlu yaşa..mutlu kal..

    YanıtlaSil
  4. Emeğine sağlık kardeşim...benimde...biraz zamana ihtiyacım var...sen başarmışsın ne mutlu sana...hep mutlu yaşa..mutlu kal..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından