Sonbahara girerken

Yaklaşık bir ay sonra Bodrum'daki ilk senemizi tamamlıyoruz. Takvim itibariyle de ikinci sonbaharımız olacak. Dolayısıyla tatildi, bayramdı, kalabalıktı, yaz sıcaklarıydı derken, aslında Bodrum'da sonbaharın neden bu kadar özlendiğini anladım. Benden eskiler boşuna "bitse artık şu yaz!" demiyorlar. Bir dalga misali köpük köpük, haldur huldur Bodrum'a gelen insanlar, gerisin geriye çekildiğinde koylar, sokaklar, yollar, doğa yani her şey tüm pırıltısıyla tamamen bize kalıyor. Büyükşehirliye ait her bir ayak izi o kristal dalgayla birlikte silinip kayboluyor. İşte bu çekilmenin bünyeye armağan ettiği duygu ile nihayet tanışmış oldum.

İstanbul-Bodrum Bisiklet Turu bittiği andan itibaren Bodrumlu hayatımız başlamıştı. / Sonbahar
Önce Yalıkavak... / Kış
... 8 ay sonra, Yakaköy'de oturmaya başladık / Yaz

Gerçi Yakaköy'de yaşadığımızdan olacak yaz kalabalığı ve gürültüleriyle pek karşılaşmadık. Merkezde her ne kadar bir trafikten bahsedilse de bu bizim hayatımızı etkilemedi. Malum arabamız da yok. Dolayısıyla Yakaköy'ün insafsız minibüs tarifesine göre planlıyoruz herşeyi. Her yerde 15 dakikada bir minibüse binebiliyorken Yakaköy'ün 2 saatte bir hatta bazen 4 saate çıkan sefer aralıkları ilkeli bir inatla değişmedi. Hal böyle olunca koca yaz denize 6-7 kere gidebildik. Bodrum'a 2 ya da 3 kez... Elbette işimin de en az minibüs tarifesi kadar etkili olduğunu söylemeliyim. İstanbul'daki sirkülasyon buradaki çalışma tempomu epey etkiliyor. Şikayetim yok, çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Denizden ve merkezden uzak olmanın da başka avantajları varmış onu öğrendik.

Yakaköy ne denize, ne de merkeze yakın...
Bazen minibüsle de olmuyor. İşte o zaman kiralık araba imdada yetişiyor ki gezebilelim.

Sonbahara girerken parfüm, deodorant, güneş kremi vs gibi kozmetik kokuların yerini toprağınki almaya başladı. Yakaköy'deki fırın, ocak veya tandırlardan yükselen odun kokusuna, ekmek, mısır kokuları karıştığını duyabiliyorum. Tıpkı yarımada gibi burası da hızla kendini yeni mevsime hazırlıyor. Mesela toprağın, birkaç ay sonra fışkıracak ege otlarına gebe olduğunu boz bahçemizde biten ebegümeçlerinden anlıyorum. Üstelik artık biliyorum ki yağmurlarla birlikte sinekler, arılar tür tür böcekler arasında nöbet değişimi başlayacak. Ev sahibinden öğrendiğime göre yağmurla çıkacak salyangozlar peşlerinden kirpileri getirecekmiş. Fındık farelerinin, yaz boyunca yılanları getirdiği gibi. Bu zinciri izlemek inanılmaz. Televizyonda değil, gözünün önünde oluyor herşey.

Salatalık sandığımız bu ajan meğerse kavunmuş. Kuru bahçemizin kendi kendine biten ilk bitkisi.

Yazın çöp karıştırmaya inen domuzlar, sonbaharın nimetlerinden faydalanmak için tepelerine çekilecekler. Muhtemelen onlarla bundan sonra sabahları, özellikle de bisiklete binerken karşılaşacağım. Tüm bunlar yaşanıp giderken doğa, yaz aylarında kimsenin göremediği renklerine bürünecek. Geçen yıl tam da bu uyanışla başlamıştı Bodrum'daki hayatımız. Mevsim izin verdiğinden, koy koy, kıyı kıyı bisikletle dolaşıp olan bitene şahitlik etmiştim. Nihayetinde bereket dediğin Bodrum'da sonbaharla başlıyor. Şimdi yeniden, eski ve yeni yerlilerin hasretle beklediği ayların eşiğindeyiz. Otlar kavrulacak, kış için hazılanan domates salçaları kilerlerden çıkacak. Evlerin önüne öbek öbek odunlar dizilecek. Yazın kapanan mekanlar tekrar açılıp müdavimlerini ağırlayacak. Bodrum yeniden dostların neşeli kahkahalarıyla çınlayacak. Yarımadanın en yeni yerlisi olarak bunları yazabiliyor olmaktan mutluluk duyuyorum. Hele geçen sene nelerle meşgul olduğumu düşününce mutluluğum iyiden iyiye katmerleniyor. Üstüne gevrek gevrek gülesim geldi.

Sabahları buralar pek güzel oluyor
En güzeli güneş kavurmadan yola düşüp dönmek. Nereye gideceğimi bilmeden üstelik!
Pislet Yalıkavak'a gitmek istedi, birlikte değirmen yokuşunu tırmandık!
Yalıkavak!. O koca güruh gitmiş!

Bu yazıyı bayramda yapacağımız Antalya-Bodrum turu öncesi yazıyorum. Turun ardından İstanbul'da turist denli bir hafta geçireceğim. Çalışmaya başlamadan biraz dinlenmiş olurum böylece. Ayrıca arkadaşlarıma uğramak, bienali gezmek, sağa sola takılmak gibi niyetlerim var. Hülya ile şehri kendimize göre yeniden kurup bunun tadını çıkarmak da yapılacaklar listemin ilk sırasında. Hepsi hepsi 2 hafta... Yola çıkmadan yazayım, paylaşayım istedim. Güzel bayramlar...

Sonbahar demişken Maison Francaise kısacık bizden de bahsetmiş.
Biraz Bodrum'da yaşamaktan filan bahsettik...

Yorumlar

  1. Ahmet, ne güzel özetlemişsin. İkiniz de pırıl pırıl parlıyorsunuz. Keyfiniz daim olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim yorumunuz için... hepimizin keyfi daim olsun! :)

      Sil
  2. tek kelimeyle, muhteşemsiniz...

    YanıtlaSil
  3. bodruma yakın bir kentte yaşıyorum.yazdıklarınızın ne anlama geldiğini çok iyi anlıyorum.buraya ilk taşındığım gün tozlu yolumuzda yavaş yavaş ilerlerken bize bakan bir sincapa rastlamıştım.gözlerim kocaman olmuştu.
    şimdi alıştım.

    siz çok güzel özetlemişsiniz.keyifle okundu.iyi bayramlar.

    YanıtlaSil
  4. hocam selam,siz bu işleri daha iyi bilirsiniz ama biraz daha büyük olsa yazı boyutu daha rahat okuyacağız sizi :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından