Kayıtlar

Ağustos, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul takviyeli, naneli sakız

Resim
17:20'de rötarsız kalkan Bodrum uçağında, İstanbul'da geçirdiğim bir haftanın muhasebesini yaparken buldum kendimi. Duru yanı başımda oturuyor, ön koltuğun arka cebinden çıkan dergiyi karıştırıyordu. Aynı zamanda kulaklarımız acımasın diye uzattığı sakızları çiğniyorduk. Oturmayı istememiş, cam kenarını bana bırakmıştı. Ben de yükseldikçe çirkinleşen şehri izledim gözden kaybolana dek. İstanbul, yukarıdan koca bir moloz yığınına benziyor. Kaçış yolu olmayan, nefes aldırmayan büyük çöl... Geçen güzel haftanın hatırına bile iyi şeyler söylenemiyor aşağıda görünene. Su olmasa fotograf dahi nefes alamayacak sanki. Doğru! Son İstanbul seyahatim önceki ziyaretlerimden farklı olarak yoğun, verimli ve epey eğlenceliydi benim için. Yüzümde güzel olduğunu düşündüğüm bir gülümseme ile döndüm. Uçakta ara ara gülümsememi yakalayan Duru da gülümsedi. Hatta tadı kaçmış sakızlarımızı takviye etti. Naneli gülümsemelerimizle indik Bodrum'a. Son on ayda İstanbul'a 6 kez gittim ki

Hadi Ben Kaçtım

Resim
“Hadi Ben Kaçtım” dediğim günün sene-i devriyesine 2 ay kaldı. Her ne kadar buralarda yavaş aktığıyla övünsek de zaman, göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş. Bodrumluyum demek için geride 1 sene bırakmak yeterli midir bilmiyorum ama neden daha önce kalkıp gelmediğimi soruyorum kendime. Yalıkavak'ta gün batımını ya da peşinden ıtırlı kokular doğuran yağmuru izleyip derin bir oh çektiğim çok oldu. Son dönemde aynı şeyi Yakaköy'ün huzur dolu sessizliğini dinlerken yaşıyorum. Diyorum ki “iyi ki gelmişim.” Yalıkavak'ta gün batımları... ...Yakaköy'de de gün doğumları bir başka oluyor. Akış var... ...akış var! 10 küsur yıl, büyük bir sabırla örülmüş bir yol benimkisi. Geride anlat anlat bitiremeyeceğim kadar çok güzel anım birikti. Ardımda da o anıları birlikte paylaştığım güzel insanlar, mekanlar ve harika bir şehir var. Unutulacak şeyler değil... Güncemi de işte bu yüzden, aynı adla Temmuz 2012'de açtım. Üzerinden 3 sene geçti ama bu 10 küsur yıllık serüv

Kendini kandırma tarihi

Resim
Bazen ay tek başına, her yeri berrak bir ışıkla çiziyor. Her bir detayı kontür kontür dolaşıyor. Verandanın çıplak ve yalnız ampulünü çalıştırmanın alemi yok. Ampüle aşık bir kaç yakarca aya doğru uçmaya kalkar mı bilmiyorum. Daha önce yola çıkmış olanlar illaki vardır diye hayal ettim. Ay güzel yüzünü saklayana dek tırmanmışlardır arşa. Belki ulaşanlar da olmuştur. Bunları düşünürken dalıp gitmişim. O akşam altında ışığıyla yıkandığımız dolunay, Temmuz ayının ikinci dolunayı idi. İşte bu ikinci dolunayın adı otomatikman mavi ay oluyor. Bir çeşit tabir, ünvan denilebilir. Tek özelliği kendini aynı ay içine sıkıştırabilmiş olması. Birbirimizi kandırmaktan geçtim, kendimizi kandırmasak bari. Bütün gün medyada anonsları ve maviye boyanmış fotograflarıyla servis edildi Temmuz'un ikinci dolunayı. Atılan koyu başlıklarının altında, her ne kadar bunun bir tabir olduğu yazılmış olsa da kimse okumadı elbet. İnsan inanmak istediğine inanıyor. Daha önce böyle zil zurna paylaşımlar old