Kayıtlar

Mayıs, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mavi yeşil bir masal

Resim
Küçükken beni rahatlatan şeylerden biri, anneannemin tok ve çatallı sesiydi. Nasırlı elleriyle saçımızı okşar ve daha önce kardeşimle hiç duymadığımız masallar anlatırdı. Sesinin huzuruna direnemez, çarçabuk uyurdum. Uykular ki en güzel yenilgilerimdendir. O kimsesiz masallarsa anneannemin çatallanan sesinde erir, kaybolup giderdi. Eminim birkaçını rüyalarımda tamamlamışımdır. Ne yazık ki hiç birini hatırlayamıyorum. Masalların peşine düşmek ya da kendi masalımı yaratmaya kalkışmak anneannemden bir miras olabilir mi? Çünkü İstanbul'la ilişkimi değiştirmeme çok derinden bir şeylerin etki ettiğine inanıyorum. Bugün beni Bodrum'a taşıyan hikayenin altında da aynı şey var sanırım. Peşine düştüğüm o masallardan birini yıllar sonra Gökova'da yakalayınca anneannemi hatırlamıştım. Rüzgar saçlarımın arasında dolaşırken nasırlı ellerini hissetmiş, beni rahatlatan çatallı sesi, bisikletin çıkırtılı sesine dönüşmüştü. Gökova'nın tam ortasında, ilk bisiklet turumu koşuyordum.

Alıştım mı?

Resim
Soruyor "Alıştın mı Bodrum'a?" Garip gelebilir ama bu sorunun yanıtı Bodrum'dan verilemiyor. Yoksa geride kalan 6 ay neler yaşadığımı peş peşe sıralar, buradan makul bir cavap pekala çıkarabilirim. Deneyeyim mi?... Bodrum'daki yaşamımız son 20 yılın en sert kışıyla başladı. Sık elektirik kesintileri hala günlük bir rutin. Atlamamak gerek, rüzgar da bezdiriyor. Yılan hikayesine dönen ev meselesi, takip edenlerce malum. Etmeyenlere, 15 gün içinde teslim sözü verilen eve 6 aydır taşınamadık diyerek özetliyeyim. Daha bissürü şeyi dizebilirim satır satır. Dizerim de yine de "Bodrum'a alıştın mı?" sorusunun cevabı olmaz. Doğru da olmaz. Bunun cevabını vermek için her şeye İstanbul'dan bakmak gerek. Geçtiğimiz günlerde bir haftalığına İstanbul'a gidince anladım. Dönüşümde, bu sorunun yanıtı pantalonumun arka cebindeydi. Yalıkavak'la ilişkimi kış ayları boyunca en iyi özetleyen resim Durup dururken İstanbul'a gitmedim tabi. Birincis