Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Süzme yazı

Resim
Az sonra okuyacağınız yazı daha önce yazdığım 69 yazı, okuduklarım ve dinlediklerimi süzmek suretiyle oluşturulmuş olup, yeni bir hayatın anahtarını vermez. Güneye gitmeyi hayal edenler için faydası dokunabilir. Kaldı ki başka günce yazarlarını takip ediyor ya da oralara yerleşmiş insanlar tanıyorsanız, aşağı yukarı benzer şeyleri duyacak ve sonuçlar çıkaracaksınız. Dolayısıyla yeni bir metin değildir. Yine de, hadi başlayalım... Madde 1: Hayal kurmak. Birinci adım istisnasız hayal kurmak. Üstelik bedava olduğu için de dilediğiniz kadar süsleyebilirsiniz. İnsanı çok mutlu ediyor, bir an için zihinsel seyahatlere çıkarıyorlar. Defalarca da kurarak bu konuda bir refleks geliştirmenin önemli ve gerekli olduğunu da söylemeliyim. Tekinin peşinde koşmak yerine bir sürü hayalinizin olması hayal kırıklıklarının yaratacağı etkiyi azaltıyor. Böylece öz güveniniz sizinle yürümeye devam ediyor. Genelde hayal kurarken evdeki hesap çarşıya uymaz. (2011) Birinci aşamada yapılan önemli bir h

Kutsal kaseler

Resim
Az sonra resimde gördüğünüz 4 küçük kasenin ne olduğunu ve benim için önemini yazacağım. Ama önce küçük bir girizgahı hak ediyorlar diye düşünüyorum. Kutsal kaseler Tek başına olmak özgürlükle eşit benim için. Bir tercih, yaşam biçimi. Tek başına olmanın güzelliğini bir kaç senedir tadan biri olarak biri olarak şunu söyleyebilirim ki kırılgan sanılan hayalleri, alternatifsiz görünen hedefleri pekala esnetiyor. Daha rahat karar alabilmek, bir şeylerden kolayca vazgeçebilmek veya bambaşka hayallere yelken açabilmek rahatlığı işte bu esneklikten besleniyor. Tek başınalığı överken yalnız kalmayı hayal etmediğimi altını çizerek söylemeliyim. İkisi aynı şey değil. Ekşi sözlükte yapılmış bir tanımı buraya taşımak yerinde olacak. Çünkü küçük bir Google araştırmasından aklımda kalan ve en sevdiğim tanım bu: "Tek başınalık beceridir. Yalnızlık beceriksizlik." ( Ekşi Sözlük ) Bundan 2 sene önce kafamda, yukarıdaki gibi net tanımlar yokken henüz, sadece içimdeki sese kulak

Bodrum'da 12 gün

Resim
Bir dönem her hafta sonu babaanneme gitmek bizim değişmez aktivitemizdi. Arabaya doluşur köprüyü geçer ve önü çayırlarla dolu, evini ziyaret ederdik. Buzdolabı sütlaç ve muhallebi dolu olduğundan ilk olarak mutfağa koşar ve bir tabak sütlü tatlıyı mideye indirirdim. Arada gizlice yemeye kalkıştığımda babaannemin beni gülümseyerek izlediğini görürdüm. "Ye hadi, ye!" derdi. Zaten tabak tabak tatlıyı bize yaptığını söylerdi. Birkaç saat sonra ayrılacağım Bodrum'dan, damağımda o çok tanıdık tatla ayrılıyorum. Sanki babaannem gülümsüyor. Ben de dönmek istemiyorum. Burada ılık çikolata gibi ağır ağır akan zamana karşılık, İstanbul'a iner inmez dahil olacağım hızlı hayatım beni bekliyor. Eğer bunu da bir tat ile anlatacak olsam kuru, saman gibi ve özensiz bir hamburgeri tarif ederdim. Fotoğraflarda şişman, sağlıklı ve dolu gözüküp, önünüze sönmüş olarak gelenlerden hani. Bana kalsa dönmezdim İstanbul'a, hayat çok kısa... Burası pekala yazıhane olabilir Kumba