Tut ki

Tut ki, oturduğum yerden karşımda duran su bardağını var gücümle hareket ettirmeye çalışıyorum. Buna kaç dakika harcadım bilmiyorum fakat zaman geçtikçe susuzluğum artıyor. Hala bir milim bile oynatabilmiş değilim. Oysa bardağın ısısını, camı, silindirik yapısını, ağırlığını ve içindeki suyu, nerdeyse elimle tutuyor gibi hissediyorum. Sanki kendime çekip kafama dikmem an meselesi. Küçücük bir hareketle susuzluğum geçecek biliyorum ama kıpırdamıyor meret. Bildiğim tüm duaları ettim, durumu evrene ilettim ve bu konuda takip ettiğim yayınların öğrettiklerini harfiyen uyguladım. Emin olun iyi enerji, istemek ve almak üzerine size sayfalarca yazı yazabilirim. Fakat lanet olasıca bardağa hiçbir şey fayda etmiyor. Hala bir kaç adım ötede ve kıpırdamadan duruyor. Biliyorum, zaman geçtikçe umudum azalacak, neden istediğim olmuyor diye ağlayacağım neredeyse. Hatta en yakın arkadaşımı arayıp zırlayacağım da. İstediğini elde edemeyen ne kadar çok insan olduğunu düşüneceğiz.

Bir şeyi istemekte takılıp kalan çok insan var. İstediğine adım atmayı unutan.

Biraz dinlendikten sonra ıkınıyorum, damarlarım patlarcasına ittiriyorum bardağı. Kıpkırmızı yüzüme bakıp hiç bir şey yapmadığımı söyleyemezsiniz. Büyük efor sarfediyorum, ama...Yok, kıpırdamıyor işte. Sanırım burada, bu kanepe üzerinde, susuzluktan öleceğim...

Tut ki, belki de sorun bardaktadır. Öyle ya her şeyi denedim. O kadar istedim, çağırdım, gel dedim. Aptal bardak! Susuzluğumu giderme şansı varken kılını bile kıpırdatmadı. Görmezden geliyor biliyorum. Söylediğim güzel sözlere rağmen... Sinir oluyorum.

Demek ki sadece istemek yetmiyor. Çünkü sadece istemek, kendi kendinle kavga etmenin ta kendisi olabiliyor.

Yorumlar

  1. Haahhaa:)) Hak veriyorum sana. Şu an bilebildiğimiz kadarıyla bunu yapmamız çok zor. Ancak bazı insanlar kızgın demirler üzerinde yürüyüp, kalın mermerleri kırıp, çelik kaşıkları eğebiliyor. Fizik bilimi mikro evreni keşfettiğinden beri doğru kabul edilen tüm teoriler altüst oldu. Kuantumu Einstein bile kabul etti. Bense çok kalabalık bir otoparkta boş kalan tek yeri bulabiliyorum beyin gücümle.Ama hala bunu nasıl yapabildiğimi sorsan cevap veremem. Buna ne diyeceksin peki?

    YanıtlaSil
  2. Oh Coka! Eğer duruma fiziksel olarak bakıyorsan evet ayakların hareketi gerekiyor. Orda haklısın. Benim demek istediğimse sen düş gücünle bardağı kıpırdatamıyorsan hiç kimse kıpırdatamaz mı? Ayakların hareketini beyin sağlar.Beyin ise şartların oluşmasını. Ben şartların oluşmasının peşindeyim. Beklersen o şartlar hiç oluşmayabilir, oluşabilir de. Ama gerçekten istemekten çok olabilmesi için beyne hükmetmek. Belki senin anlatımınla bu da eyleme giriyordur, o zaman tamam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sanırım burada asıl konunun "tembellik" olduğunu algılatamadım.

      Sil
    2. senin savunduğun noktaya bir şey diyemem. sadece duaya, kuantuma, enerjilere, burçlara vs inanmadığımı söyleyeyim. o yüzden düşünce gücüyle park yeri bulma konusuna, tıpkı senin gibi ben de bir cevap veremem :)

      Sil
  3. Haksızlık yapma kendine, ben algılayamadım. Sen yine de şu kuantuma bir bakıver. Haksızlık etme kendine, belki ben algılayamamışımdır Anlatmak istediğini anlatmada çizimde yazıdan daha başarılısın bir de bugün tembel değil ama çok huysuzsun.((

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından