Erken bir yazı

Bazen hava şerbet gibi olur. İnsan kendini gün boyu taptaze hisseder, tepedeki güneşe rağmen tek damla terlemez, nane sakızıymışçasına diridir. İnsanlar güzel kokarlar; gökyüzü, kıvamında mavidir ve kediler serin taşlarda güvenle uyuyorlardır. Tıpkı geçen perşembe olduğu gibi.

Soğuk suyun usulca eklendiği bir duble rakı çeker can. Yanında köz patlıcan, limon ve sarımsakla dipdiri deniz börülcesi ve mevsimin tüm taze bitkilerini sunan bir salata. Kütür kütür domates, aşık eden nane yaprakları, içinden geçeceğiniz soğan halkaları ve tabi ismimle kafiyeli roka. Can bu çeker... Tam da perşembe olduğu gibi.

Can çekiyor tabi
Galata'da evde de sık sık soframızı kurardık.

Rakı sofrası deyince de bir durmak lazım. Çok yer tanıdığımdan değil ama genelde en iyisi olduğunu bildiğim Asmalı Cavit'i tercih ederim. Bebek'e taşınmama rağmen ayağımı kesmediğim meyhane. Arada Gezi Park'ı eylemleri ve yıllık izinlerle araya giren 1 - 1,5 ayı saymıyorum. Bu yaz bir tuhaf başladı zira. İhanetten sayılır mı bilmem ama bazı bazı gittiğimiz Rumeli Balıkçısı ve sayısı 4 ya da 5 ziyareti geçmeyen Arnavutköy Mira'da da oturmuşluğumuz olmuştur. Lakin Asmalı Cavit'in yerini hiçbiri alamaz. Tıpkı geçen perşembe olduğu gibi.

Asmalı Cavit Meyhanesi

İşte o perşembe, masamızda oturmuş, Seyhan ve İbo'yla hasret giderirken, servisler açılırken iki genç bayan belirdi yanımızda. Onların da bizim gibi erkenci müşteriler olduğunu düşündüğüm gibi (saat 19 civarlarıydı) rezervasyonlu masalarına çöktüğümüzü de sandım. Gülümsediler, bizi tanıyorlardı. Uzun uzun onları tanımamızı beklediler ki sonradan kendilerini hatırlattılar. Aslında yüzlerine bakarken bir yerden tanıdık gelmişlerdi. Nisan başında katıldığımız özel bir organizasyonda aynı masaya oturmuştuk. Benzer bir toplanmayı Eylül ayında Bebek'te yapmayı planlıyoruz. Netleşince duyururum.

Şaşkınlığımızı atar atmaz ayaküstü kısa bir muhabbet yaptık. İyilerdi, bildiğimiz gibilerdi, hayat devam ediyordu. Buna karşın biz ne desek, onlar biliyoruz dediler, gülüştük. İsimlerini hatırlayamadığım için kendimi mutsuz hissettim. Bazen böyle oluyor. Neyse ki alınmadılar. Sonra herkesin son dönemde yaptığı gibi soruverdiler: Bodrum'a ne zaman taşınıyorsunuz?

Geçtiğimiz şubat ayında Time-Out'a verdiğim röportajda "sürpriz olmaz ise bir sene içinde" demiştim. Önceleri 5-10, sonradan 3-5 sene dediğim günleri hatırlıyorum. "Bir sene içinde" noktasına gelmek bile ne kadar yol kat ettiğimi gösteriyor. Röportajın üzerinden 6 ay geçmiş. Bu süre zarfında somut bir adım atmadım gibi gözükse de, aynı tarihlerde, sırf kira yükünden kurtulmak üzere Bebek'e taşınmıştım. Bu önemli karardı.

Şubat ayında TimeOut İstanbul'a röportaj vermiştim. Fotografta sanırım İstanbul'a sinirlenmişim.

Çevremdeki insanlarla zamanı geldikçe bu konuyu paylaştım. Önce ailemle, ardından Hülya ile en son yakın arkadaşlarımla bu plan üzerinden tartışmalar yaptık. Bunun yanında kendi planlarını hayata geçirmiş bir çok insanla tanıştım ve hikayelerini dinledim. Son bir kaç seneye yayılan bu süreçte kendimi böylece psikolojik olarak da hazırladım.

Hülya sadece sevgilim değil benim en büyük destekçim, yol arkadaşım...

Hayatınıza biri girdiğinde bile hala gitmekten bahsediyor olmak bencilce gelebilir. Lakin bu konuda şanslıydım çünkü bir kere bile bana "gitme" dememiş bir hayat arkadaşım var. Hiç aklında yokken, kendini birden kurguladığım bir hayalin içinde bulan Hülya'nın, zaman zaman arada kaldığını biliyorum. Yarın gitmek zorunda olsanız, önünüzdeki bir kaç saatte neler yapmak zorunda olduğunuzu hayal edin. Daha önce dert etmeyeceğiniz pek çok şey şimdi başka bir formda, yeni problemler olarak dikiliverir oracığa. Haliyle bu kararı vermek çok kolay değil.

Çevremde ise hala bu karar için erken diyenler var. Bir dostumun işaret ettiği gibi, bu yaşta bir futbol takımında oynamak benim için imkansız, geç kalınmış bir hayal olmaktan öteye gitmiyor. Demem o ki, şu an içimde dönüp duran enerji ve imkanı 10 yıl sonra bulamayabilirim. Zaman boşa harcanmayacak kadar kıymetli bir şey. O sebeple erken diye bir şey de yok bana göre.

Bodrum'a gidiş sahnesi. Perşembe miydi bilmiyorum ama Serdar Benli Böyle tarif etmişti.

“Bodrum’a ne zaman yerleşeceksiniz?” sorusunun cevabını henüz kesin olarak veremem. Fakat artık şu olsun, bu gerçekleşsin gibi beklediğim bir şey kalmadı. Sadece bu sürenin artık çok uzak olmadığını hissediyorum. Ara ara Bodrum ziyaretleri yapmak da bu tarih aralığını illa ki daraltacaktır. Nasıl “Sürpriz olmaz ise 1 sene içinde” diyebilmiş isem, yakın zamanda “bir kaç ay” hatta “bir iki haftaya kadar”a kadar demek de mümkündür. Kimbilir belki de gün olur, gidiş bir Perşembe’ye bile denk gelir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından