Yılbaşı kutlamaları

Sabah sabah yeni yılın ilk yazısı... Madem erken kalktım, boş boş dolanacağıma yeni yıla dair bir şeyler yazayım. Zaten yaklaşık bir buçuk saat sonra kendimi trafikte kaybedeceğim. Bu zamanı değerlendirmeli.

Birbirinden epey farklı iki yılbaşı geçirdikten sonra bu sene program yapmakta tembellik ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Belki Bodrum'a gidilebilirdi fakat yılbaşı yaklaştıkça artan uçak bilet fiyatları boyumuzu aştı. Böyle organizasyonlarda geç kalmamak gerek. Arabayla gitme fikrine ise el birliğiyle üşendik. Kaldı ki uçakta yer bulamamak ve sosyal medya, Bodrum'un haddinden fazla kalabalık olduğunu işaret ediyordu. Bu tip durumlarda popüler yerlere gitmek akıllıca değil.

Mesela 2 sene evvel, iki arkadaş popüler olmaktan çok uzakta bir yerde karşılamıştık yeni yılı. Tekirdağ'ın Saray ilçesine bağlı Bahçeköy'e sınır vermiş orman içinde kalan ve Cem’in henüz aldığı evin içine, çadırlarımızı kurup büyük bir ateş yakmıştık. Henüz kalkmamış karın üzerindeydik ve hava sıcaklığı -7°C idi. Akşam, yamacına sokulduğumuz ateşin ışığı olmasa zifiri karanlıkta da sayılabilirdik. İstanbul'da insanlar pırıltılı kedi maskeleri takıp, on'dan geriye sayarken biz Cem ile mutlak bir sessizlik içinde girmiştik yeni yıla. Sabaha karşı, çadırda üşümeye dayanamayıp arabanın içine kaçmıştık. O yıl kalkıştığımız macera, asla unutamayacağım bir deneyimdir.

Şimdilerde bitmiş olmalı ama 2 sene evvel yılbaşını burada karşılamıştık. 31.12.2010

Çadırları evin salon olacak odasına kurmuştuk. Ağaç süslemekten iyidir. 31.12.2010

Havuz ve orman manzaramız. Tekirdağ, Saray / 31.12.2010
Isınma yollarımız belliydi. Tekirdağ, Saray / 31.12.2010

Geçen sene de Hülya ile birlikte, gidiş-dönüş toplam 17 saat yol yapıp sadece 24 saat kaldığımız Şirince'deydik. O zaman bu yılki kadar popüler değildi tabi. Maya takvimi pek konuşulmuyordu. "2012'de neler oldu" yazımda kısaca değinmiştim. Gün içindeki programımızı tamamladıktan sonra odamıza çekilmiş, yeni yıla şömine başında, odun çıtırtılarını dinleyerek girmiştik. Hayatımın en mutlu ve unutamayacağım anlarındandır.


Geçen seneki boş Şirince sokakları. 31.12.2011
Hülya ile ilk yılbaşımız. Şirince / 31.12.2011
Şirince / 31.12.2011
Gündüz çektiğim kilise penceresi ile akşam odada yanan şömine.



Eğer yılbaşı gelmiş ve program yapmamışsanız, olayı akışına bırakmak en iyisi oluyor. Biz de bu yıl öyle yaptık. 2013'e ofis arkadaşım Evren'in davetiyle, Gümüşsuyu'ndaki çok beğendiğim evinde girdik ama benim için en güzeli; bir kaç saat önce paltolarımızı sırtımıza geçirip el ele Beşiktaş'a yürüdüğümüz andı. Şehrin hiç popüler olmayan güzergahında, Galata-Beşiktaş arasını adımladık. Trafikte arabalar inci gibi dizili, ışıklı bir nehir gibiydi. Kıyısında kol kola yürüdük. Sohbet ettik, sustuk, komik sesler çıkardık.

Turgut Vidinli'de demlenerek yeni yıla yelken açtık. Beşiktaş / 31.12.2012

Yine el ele oturduk masaya. Büyükçe bir balığı arkadaş ettik 20'liğin yanına. Yeşilden salatamız bol limonlu. Azcık soğandan ne çıkar deyiverdik. İnsanlar geldiler gittiler yanımızdan, kırmızı kukuletalar takmışlardı. Her yer süslenmiş davetlilerini bekliyordu. Kızarmış ekmeklerimiz koktu çarşıya. Yudumladık rakımızı, çokça suyu boca ettik boğazımızdan aşağı. Yine bolca muhabbet ettik. Tekrara düşmekten de çekinmeden ve her seferinde güldük. Kimse kimseyi bozmadı. Yine aşık oldum. Çünkü çok güzel baktı bana. Ben 2013'e ilk onun bakışlarında girdim. Sonra her yudumda...

Yorumlar

  1. Coka yazilarinda beliren tat oyle guzel kaliyor ki damagimda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her yorumun harf harf beni cesaretlendiriyor. Teşekkür ederim Aslı ^_^

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından