Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Olan biten

Resim
Sanılmasın ki atılan her adım doğru, karşılaşılan her problem kendinden emin tavırlarla çalımlanıyor. Bazen gerçekten büyük bazen de küçücük bir problem bütün kurguyu değiştiriveriyor. Ne yapacağını bilemediğin anlar dikiliveriyor önüne. Dalgalı bir denizde ilerlemek gibi hayal edilen yolda yürümek. Kaç kere değişti fikirler kaç kere yeniden çatıldı ben bile bilmiyorum. Otuzlu yaşların başında kaçıp kafa dinlenecek bir liman kuracakken, kırklara 3 kala göçüp gitmek oluverdi ana fikir. Hedefimin önünde bir engel mi var, hedefi değiştirdim ben de. Nehrin beni götürdüğü yere gittim hala da gidiyorum. İstanbul'la bir derdim yok kartpostallardaki gibi hatırlandığı sürece. Apartmanın kapısından otoparka yürüdüğüm 100 metre boyunca, peşimden gelen arabalara yol vermek koyuyor sadece. Kaldırımlarında bile yürüyemediğim anasını sattığım şehir. Üstelik grisiyle, kasvetiyle de bir problemim yok ama insanların içi kararmış bir kere. O iç kararması, bir ofise kapanıp, hergün aynı şeyi yapmakt

Bebek

Resim
Doğma büyüme oralı olduğumdan olsa gerek “nerelisin?” diye sorduklarında, İstanbul yerine Bebek’liyim demeyi tercih etmişimdir hep. İstanbul ile en güçlü bağım, çocukluğum ve anılarım. Son zamanlarda yapamıyorum ama canım bir şeye sıkılsa, kaçtığım ilk yer hep Bebek olmuştur. Çünkü sahilde yürümek, neredeyse adım başı tanıdık görmek veya parkta oturmak iyi gelir... (iyi gelirdi diyelim.) Lakin bugün oralara arabayla gitmek ve park yeri bulmak için şerbetli olmak gerek. Üstelik park da benim çocukluğumda daha farklıydı. Şimdiki gibi güdük, renkli ve plastik kaydıraklar yoktu. Lucca'nın yerinde Türk Ticaret Bankası hizmet veriyordu. Bebek Koyu Bir semte yeme içme kültürü yerleşiyorsa, o semt tarihinin en köklü değişimine başlamış demektir. Cihangir, Nişantaşı gibi Bebek de kafeleri, restoranları ve büfeleriyle hızla değişti. Galata da benzer bir dönüşümden geçiyor. Bütün torna, aydınlatma vs atölyeleri minik cafe ve restoranlara dönüşüyor. Bebek Kahve bugünkü gibi

Şerefe

Resim
Her zaman ki gibi Tolga önce gelmiş. Bahar da onun karşısında, yaz güneşinin bahşettiği bütün kontrastlara bürünmüş rakısını içiyor. Bülent ve Çağdaş daha sonra ilişmişler masaya. Mezeler ortaya düşmüş, muhabbet rayına oturmuş. İstanbul trafiği malum, biz de bir saat sonra teşrif edebiliyoruz Çukur Meyhane'ye. Hemen ardımızdan Burak ve Elif de geliyorlar. Elif bira sipariş ediyor. Kayhan, Pınar, Didem ve diğerlerinin mazeretleri var. Olsun onlara da kadehler kalkıyor. Masada muhabbet güzel oluyor. Adına "Buluşkan" dediğimiz buluşmalarımızın duyuruları. Aklımıza estikçe buluşuyoruz, haliyle periyodik bir takvimimiz yok. Bir sonraki toplandığımızda ise okula girişimizin 20 yıl dönümü kutlanacak. İlk buluşmamıza yine Çukur Meyhane ev sahipliği yapmıştı. Bugün 11. toplantı için de Çukur'dan yer ayırtıldı. Yaklaşık iki senedir Beyoğlu'nun sokaklarında masa olmadığından, meyhaneye adını veren Çukur bölümde oturduk. Kuvvetle muhtemel, burası, üzerimize yükselen bi