Amcasından bir öğüt

1990’da bir kaç aylığına dil öğrenmek üzere İngiltere’ye giderken, babam cebime harçlık koydu. Paranı dikkatli harca diye tembihledi. 3.5 saat uçtum. Bir aile yanına yerleştim. Pound’u, liraya çevirerek hesap yaptığımdan ilk hafta aç kaldım. Ardından trafik dahil her şeye alıştım. Sigara içmeye başladım. Üstüne birinci körfez savaşı patlak verdi. Aynı süreçte de dil kursum bitti, döndüm gerisin geri. Cebimdeki paranın kalanını babama teslim ettim. Sevindi. Verdiği para 5 ise 3’ünü geri getirmiştim. Gülümseyerek “Amcana çekmişsin” dedi.

Pek nadir bir araya geliriz, belki Bodrum'da bu durum değişir.

Amcam, babamla birlikte uzun yıllar kuaförlük yaptı. Ardından kendi salonunu açtı. Hızla yenilenen ve büyüyen rakiplerine karşı fazla direnemedi. Kuaförlüğü bıraktı. Salonu kapattıktan sonra bir tanker aldı. Apartmanlara mazot dağıtmaya başladı. Dallas’lı yıllar henüz bitmişti. Haliyle “Hilmi Ewing” esprileri döndü durdu. Amcam bundan pek hoşlandı. Aksilik bu ya doğalgazla da rekabet edemedi. Yine yeni bir çıkış yolu buldu. Evini sattı, ev aldı. Onu sattı toprak aldı, toprak sattı yazlık aldı. Aldı sattı, aldı sattı. Arada iki kalp krizi geçirdi. Sigarayı bıraktı. Uzun yürüyüşlere başladı. Kilo verdi. Önce Antalya’ya sonra Bodrum’a yerleşti.

Bütün bu süreçte bana tek bir öğüt verdi: “Yatırım yapmak istiyorsan; şehir nerede bitiyorsa, oradan toprak al”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından