Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bozcaada

Resim
Arabalı vapurun hareket etmesiyle, yorgun yüzüme çarpan rüzgarı hep sevmişimdir. Köpüren denizi izlemek de güzeldir. Güneş, kıvamı yoğun bir turuncuyla boyar her yeri. Biz ışıkla oyalanaduralım Bozcaada'da gemiye yaklaşır usulca. Mutlaka özlemiştir o da beni. Aramızda bir bağ var sonuçta. Geyikli İskelesi Adayla ilişkim 2000’lerin başında başlar ve alınan bağ ile resmiyete bağlanır. Dolayısı ile İstanbul’dan gitmek fikri ilk kez Bozcaada’da yeşermiştir desem yalan olmaz. Atmosferi, dokusu ve yaşam ritminden midir nedir, adanın kandırıkçı bir yanı vardır.  Aklı çelinir insanın. Kısa tatillerin sonunda, bağları görüp şarap yapmanın hayali herkesçe kurulur. Sokaklarında dolaşırken, kendini o güzel evlerin birinde yaşadığını hayal etmek pek eğlencelidir. Hele sonradan adaya yerleşmiş bir kaç kişiyle tanışınca “neden ben de yapamayayım ki?” diyerek iyice köpürür insanın içi. Olmadı şurada bir kafe açarız diyeni de çok duydum. Gideni de bilirim, döneni de. Müdavimi toz kondurmaz, gün

Bayram tatili programı

Resim
Bozcaada / Batı Burnu (Polente Feneri) Bir Bozcaada yazısı hazırlayacaktım lakin bu gece yarısı bayram tatili için Bozcaada’ya doğru yola çıkacağız. Uzun yol yapıp, uzun uzun feribot kuyruklarında bekleyeceğiz. Gün ağaracak Hülya uyuyorken. Ben sürmeye devam edeceğim. Çanakkale'den sonra, yol kenarında yaşlı bir adam el edecek. Yol üstündeki gideceği yere götüreceğim. Geyikli'ye varınca da yeni bir kuyruğun, son arabası olacağız. Oturur çay içer, tost yeriz ne yapalım. Feribot için sıralanmış ışıl ışıl arabalar. 34’lü, 17’li, 06’lı plakalar. Öğlen olmadan adaya gelmiş oluruz mutlaka. “Ne kadar kalabalık!” diye şaşırır Hülya. Buraları biliyorum gibi hava atarım. İyice şımarırım. Ayazma yolu üzerindeki otelimize giderken, adadaki tek bankayı gösteririm mesela. Saat 11’de önünde kuyruk olunan gazete bayindeki anımı anlatırım. “Saat 11’de gazetemi gelirmiş, rezalet!” diyen İstanbul’lu kadının taklidini yaparım. Sonra suspus oluruz. Bir kaç saniye O’nu izlerim. Birbirimize uz

Zincirleme Reaksiyon

Resim
Dokuz yıl önce annem radikal bir kararla Antalya’ya taşındı. Niyeti, bir kaç sene içinde emekliliğini ilan edecek babamla, yeni yaşamlarının temelini atmaktı. Düzenini kurdu, evi oturttu. Sosyal çevresini oluşturdu. Çevresi “hocanım” diye çağırıyordu. Hiç bozmadı. Resim atölyelerine katıldı. Denize girdi. Bol bol uyudu. Aralarda bir kaç aylığına İstanbul’a geldi ama her seferinde döndü. Babam uzun süre bunun bir heves olduğunu düşünmüştü. Öyle olmadığını zamanla anladı. Kimi hafta sonları annemin yanına uçtu. Birlikte yüzdüler. Öğlenleri sıcağın geçmesini evde TV izleyerek geçirdiler. Babam Antalya’yı pek sevmedi. Annemin beklediği gibi emekliliğini de ilan etmedi. Üzerine seneler geçti. Fakat diğer taraftan Antalya’ya taşınmış olmak annemin kişisel devrimiydi. İstanbul’dan Yaşar Bey’in hanımı olarak gitmişti. Babamı, Gülgez Hanım’ın kocası yaptı. Kendi yorumumla annem - cokabook.blogspot.com Tüm bunlar olup dururken Galata’ya taşındım. Yeniden Selimiye’ye yerleşmeyi düşündüm.

Selimiye

Resim
Yıl 2005. Bodrum'dan Datça'ya geçen feribotta, 3 hanımı karşısına almış hararetle bir şeyler anlatan beye kulak kesilmiştim. "... deniz arıyorsanız size Selimiye'yi öneririm. Yazları 5 sefer buraya gelirim. Şöyle nefistir böyle nefistir..." vs. vs. vs. Selimiye’yi daha önce hiç duymamıştım. Burnunun dikine tatil yapmayı seven biri olarak oraya uğramak fikri içimde canlandı. Adam da öyle güzel anlatıyordu ki 2 gün kalmalı demiştim içimden. Nihayetinde gidildi, kalındı. İki gün yetmedi beş güne uzatıldı. Marmaris Selimiye genel görünüm Tatil anlayışım, dinlenmek olduğu için, Selimiye gibi yerler pek cazip gelir bana. Tatil köylerini sevmem. Kilometrelerce yolu, sevimsiz animasyonlara katılmak, havuzda yüzmek ve bir programa uymak için tepmeyi hiç anlayamam. Mesela her bir koyu, farklı sürprizler sunan kıyılar varken, çoğu klorlu havuzları kullananlara şaşırıyorum doğrusu. Karşılıklı barlardan yükselen yavan Türkçe pop şarkılar,  hep İstanbul'dan