Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kısmetli Bodrum

Resim

Bir Trakya hikayesi

Resim
Saat kaçtı hatırlamıyorum ama otobüsün içinde mavi ışıklar yanıyordu. Muhtemeldir ki insanlar rüya görüyorlardı. Belki 11’di belki de 2, hiç bilmiyorum. Hatta hangi Bozcaada seyahatimdi onu da hatırlamıyorum. Büyük ihtimal iki veya üçüncüsüdür. İki binli yılların başı olmalı. Neden anımsayamıyorum bilemedim şimdi –ki otobüsle seyahatlerim azdır. Varsayalım Keşan - Evreşe yolu İçi mavi ışık, rüyalar ve bolca horlama dolu otobüs, mısır ve Ayçiçek tarlalarının arasında seyrededursun tek gözüm açık cama yansıyan aksimi izledim. Yüzümün içinden karanlık tarlalar, parlayan trafik levhaları ve nadir görünen arabalar geçti. Arada bir iki tilki de görmüşümdür mutlaka. Çünkü tilkiler görünmek için hep yol kenarında beklerler. Hatta ne hikmetse gözlerinizin dik dik içine bakarlar. Ben tilkileri düşünedurayım, bir iki trafik levhası geçtiler alelacele. Çanakkale’ye ne kadar kaldı göremedim. Ardından tarlalar, bir iki yerleşim alanı, adını daha önce hiç duymadığım petrol istasyonu aktı gitti

Son Durak Galata

Resim
“Ne zaman nerede öleceğinizi seçemezsiniz. Ancak şimdi nerede ve nasıl yaşayacağınıza karar verebilirsiniz.” Joan Baez Bodrum’a yerleşmek adına içinden geçtiğim zamanı paylaşacaksam Galata’dan bahsetmemek olmaz ki burada yaşamayı daha önce hiç hayal etmemiştim. Aklıma bile gelmemişti. Ömrüm boyunca iki defa ya uğradım ya uğramadım. Semte adını veren kulesine bile çıkmamıştım. Taşınmadan evvel listemde Cihangir, Nişantaşı, Arnavutköy ve Bebek gibi semtler vardı. Benim için Galata'ya taşınma kararı en az Bodrum'a taşınmaya kalkışmak kadar radikaldir. Lüleci Hendek caddesinden kuleye bakış Aslında beni buraya getiren hikaye, 2007’de bana testis kanseri teşhisi konmasıyla başlar. “Bu şehirde yaşamayacağım!” dediğim günü daha önce bir hikaye ( Bahanem ) gibi anlatmıştım. Uzatmadan bağlayayım; tedavimi gördüm, hastalığı yendim ve iyiyim. Erken teşhis bu tip hastalıklar için çok önemli. Sağlık problemi denen şey, yaşamla aranıza örülmüş yapay duvarları yıkıveriyor. Gözünüzü

Gıdıklanan Bahçe

Resim
Babamın çok güzel bir bahçesi var. Babamın diyorum çünkü evde toprak işleri ondan sorulur. Annemin hakkını yemeyeyim ama bahçe ile olan ilişkisi ise babamınki kadar derin değildir. Daha çok sulanma ve yıkanma kısmıyla uğraşır. Oysa babam, her bahçeye girişinde kendi mitini yazar. Çiçekleri tek tek ayıklar, uzunları arkaya, kısaları öne eker. Parmaklarını toprağa sokar ve ona göre su verir. Sonra bahçe takımlarını temizler, düzenler... Babamı uzaktan izlerken, ne kadar mutlu olduğunu görürüm. Bahçesiyle uğraşırken, az evvel işten, güçten ve insanlardan yorulmuş adamdan eser yoktur. Toprakla uğraşarak uzaklaşır herşeyden. Artık bulunmaktan en çok keyif aldığı yerdedir. Bahçe de git gide güzelleşerek cevap verir babama... Pembeye kaçar, çiçeklenir, meyve verir. Çok gurur duyulacak bir tablodur. Babam da, bahçe de gülümser ve bu benim için Bebek'i Bebek yapan yegane şeydir. Temmuz 2012, Bugün bahçenin bir iki resmini çekmek için gittiğimde, babam yine işe koyuluverdi. Tem

Bahanem

Resim
Şubat ayında " Hepsi bir ya " isimli blog için yazdığım yazı. Biraz dokundum tabi. Kış 2007 O sabah belki de şunlar oldu... İçinde semaveri olan bir taksi durağı düşünün. Fiber kulübenin camları buhar olmuş, içeride sıcak poğaça kokusu. Her şeyden sıtkı sıyrılmış 4 şoför sohbet ediyor. Ağızlarında lokmaları döndürürken biri memlekete dönmeli diyor. Diğeri Ege diyor çayını karıştırırken, Akdeniz diyor. Öbürü gitmiş akrabalarını anlatıyor “valla çekip gittiler!” diye. Her şeyden sıtkı sıyrılmış 4 adam gitmek için bir bahane arıyor. O da olmadı birbirlerine bahaneler yaratmaya çalışıyorlar. Önden bir coşuyorlar sonra gerçeklerle törpülüyorlar hayallerini. Değil mi ya? Ne güzel olurdu şu gözünün feri kaçmış domatesin yerinde doğru düzgün kokanı olsa. O domates bile, buralardan gitmek için bahane olabilirdi. Kahkahalarla, uzaklara dalmalar aynı zaman dilimine sıkışıyor. Sırayla iç çekiliyor, aralarında sigara yakanı bile oluyor. Tık tık tık! Camın tıklatıldığını se

İlk Söz

Başka bir yerde yaşama hayali uzun süredir içimde vardı. O ilk flu hayali kurduğumda (2003) Bozcaada ’ da bir bağ sahibi olmuştum ama çok gençtim ve inzivaya çekilmek gibi bir niyetim yoktu. Üstelik ne bağdan anlıyordum ne de şaraptan. Henüz tasarım yaparak çok şeyi değiştireceğimi düşündüğüm zamanlardı. Sonra zaten işe güce dalıp, bağı mağı unuttum. Her şeyin kafamda nihai bir karara bağlanması ise Galata ’ da (2011) yaşadığım son 1.5 sene içine denk düşüyor. Mesela bugün Bodrum ile ilgili hayaller kuruyorum. Yarın ne olur bilemem. Çünkü her şey hızla değişiyor. İşte yeni blogta biraz bunlara değinmek istiyorum. Gitmek isteyen biri neler yapar, nasıl yapar? Ekonomik olarak neler yapmak gerek? Psikolojik hazırlık ne demektir? Bozcaada ’ dan Bodrum ’ da yaşama fikrine nasıl geldim? Zaten finalde de buralardan kaçıp kaçamayacağımı birlikte göreceğiz! Yoksa bilenler bilir, çizerek tuttuğum günlüğümü cokabook.blogspot.com adresinde yaklaşık 4 yıldır yayınlıyorum. İlk günü